Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Önemsiz olmanın Merkez Bankası açısından önemi
    Fatih Özatay, Dr. 22 Ekim 2013
    Piyasalarda son zamanlarda gözlenen rahatlamanın temel nedeni, FED'den en azından aralık ayına kadar bir politika değişikliği beklenmemesi. Çarşamba Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. 29-30 Ekim’de ise ABD Merkez Bankası’nın (FED) toplantısı. Çok değil bir ay önce her ikisinde alınacak kararlar ve kararların açıklanış biçimi merakla bekleniyordu. Şu günlerde böyle bir merak yok oysa. Bu ilgisizliğin nedeni, araya giren uzun bayram tatili mi? Yok, değil. Bu merak eksikliğinin temel nedeni, elbette önümüzdeki bir hafta içinde aksine bir gelişme olmadıkça, ABD’de son haftalarda yaşananlar. Cumhuriyetçiler ile Demokratların bir türlü uzlaşamamaları sonucunda, ABD’de devlet ‘kepenk kapatmak’ zorunda kalmış ve çok sayıda memur ücretsiz izne çıkarılmıştı. Ayr [Devamı]
    Zıtların ortak Nobel ödülü
    Fatih Özatay, Dr. 19 Ekim 2013
    Fama, kriz sonrasında Ekonomist'te finansal piyasalardaki balonlar üzerine çok sayıda yazı yayımlanmasına kızmış ve Ekonomist aboneliğini kesmiş. Bu yılın Nobel Ekonomi Ödülü üç kişiye verildi: E. Fama, L. Hansen ve R. Shiller. Ödülü, hisse senedi gibi mali varlıkların fiyat hareketlerini anlamamıza yaptıkları katkılar nedeniyle aldılar. Hansen geliştirdiği istatistiki yöntem için... Fama ve Shiller ise kuramsal açıklamaları nedeniyle... Ocak 2010’da küresel kriz üzerine yazdığım bir dizi yazıda her ikisinin görüşlerine de yer vermiştim. Fama ile Shiller’in zıt denilebilecek açıklama biçimlerine sahip olmaları işin ilginç tarafı. Herhangi bir mali varlığın, mesela hisse senedinin ya da döviz kurunun bugünkü fiyatının iki bileşenden oluştuğunu göstermek mümkün: İktisadi temeller [Devamı]
    İçi boş algısından kurtarmak gerekiyor
    Fatih Özatay, Dr. 17 Ekim 2013
    OVP metinlerinin sil baştan yeniden tasarlanması ihtiyacı var. Kalkınma Bakanlığı'nda yapılan onca çalışmayı hakkıyla yansıtmıyor bu metinler. Yıllar önce sigara paketlerinin bir kenarında küçük harflerle “falanca yıl icra planı madde filanca çerçevesinde sağlığa zararlıdır” mealinde bir ibare vardı. Muhtemelen ima edilen, aslında sigaranın sağlığa zararlı olmadığı, icra planının sigarayı zararlı gördüğüydü. Hani icra planları böyle bir imaya çanak tutmuyor da değillerdi. Bu planlar, beş yıllık kalkınma planlarının yıllık programları çerçevesinde oluşturulurdu. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) uzmanları, yıllık programla ilgili kendi bölümlerini yazdıktan sonra, programdaki öngörülerinin hayata geçebilmesi için birtakım tedbirler önerirlerdi. Bu tedbirlerin bir kısmı, ilgili kon [Devamı]
    Unutmalı mıyız?
    Fatih Özatay, Dr. 15 Ekim 2013
    Sağlıklı bir ülkenin gündeminin başında ABD'nin ne yapacağı olmamalı. Türkiye'nin, dışsal şokların gündemde alt sıralara inmesini sağlayacak bir yapıya kavuşması gerek. Onca kriz geçirdik, sonuçta batmadık. Elbette toparlanana kadar bazı insanlar işlerinden oldu, kimi şirketler kapandı, kişisel dramlar yaşandı. Ama sonuçta hayat devam etti; toparlandık. Öyleyse neden o krizleri yaşadığımızı unutmalı mıyız? Krizler dışında önemli finansal gerginlikler de oldu son yıllarda. Mesela 2004’ün baharında, 2006’nın yaz aylarında ve 2011’in ikinci yarısında. Kur arttı, faiz yükseldi, ülkeye sermaye girişi azaldı. Bir müddet sonra büyüme oranımız düştü. Ama bu gerginlik dönemlerinde krizlerde görülen ölçüde olumsuzluklar yaşanmadı. Öyleyse neden bu tür finansal gerginliklere karşı duyar [Devamı]
    İşsizlik oranı yükseliyor
    Fatih Özatay, Dr. 12 Ekim 2013
    Temmuz dönemi verilerine göre işsizlik oranımız yüzde 10,1 düzeyinde. İşgücüne katılım oranı ise yüzde 51 civarında sabitlenmiş görünüyor. Dün temmuz dönemi istihdam verileri açıklandı. Küresel kriz öncesinde işsizlik oranımız yüzde on düzeyinde katılık gösteriyordu. Krizle birlikte önemli ölçüde arttı; Mayıs 2009’a geldiğimizde beş puan yükselmişti. Sonra belirgin bir düşüş eğilimi gerçekleşti. Öyle ki kriz öncesindeki katılık düzeyinin bir miktar gerilediği izlenimi doğdu. 2011 ortalarından itibaren bu izlenim arttı; 2012 başına geldiğimizde işsizlik oranı yüzde 9’a gerilemişti. Üstelik işsizlik oranındaki düşüş, iş aramaktan umudun kesilip işgücünden çıkılması ile gerçekleşmemişti. Aksine sözünü ettiğim dönemde, çalışmak isteyenlerin (çalışanların ve iş arayanların) çalışabi [Devamı]
    Yeni tahminler
    Fatih Özatay, Dr. 10 Ekim 2013
    Orta Vadeli Program hem 2013 hem de 2014 için bir yıl önceki programda öngörülenden daha düşük büyüme öngörüyor.'Hisli’ yazılardan sonra sıra rakamlara bakmaya geldi. Çoğu okuyucu için korkarım biraz ‘kuru’ kaçıyor bu tür yazılar. Ama ne yapayım ki birilerinin de değerlendirmesi gerekiyor bu tür gelişmeleri. Bir süre sonra hepimizin hayatını etkiliyor çünkü. Söz, çok az sayıda rakam vererek yazmaya çalışacağım. Önce ağustos sanayi üretimi ile işe başlayayım. Bir yıl öncesine göre düşüş var üretimde. Bu yıl önceki aylarda böyle bir düşüş gerçekleşmemişti. Her zamanki gibi yapıp bir aylık hareketlere ‘takılmayacağım’. Daha geniş bir pencereden bakınca olumsuzluk biraz azalıyor ama durum yine de olumsuz: Yılın ilk sekiz ayında, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2,3 oranında artış var ür [Devamı]
    Karamsarlaşmamak gerekiyor
    Fatih Özatay, Dr. 09 Ekim 2013
    Dün ağustos ayı sanayi üretimi açıklandı. Ama önce geçen haftaki yazımın kapanış kısmından bir alıntı yapayım: “Dış ticaret verileri büyüme açısından ilk olumsuz sinyali verdi. İthalat ile büyüme arasında çok yakın ve aynı yönlü bir ilişki var… Enerji ve altın dışı ithalat, ağustos ayında bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla sadece yüzde 1.2 oranında yükseldi. Oysa yılın ilk yedi ayında, bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 7.4 oranında artmıştı. Elbette bir aylık verilere bakıp, derin sonuçlar çıkarmamak gerekiyor. Ancak az önce değindiğim gelişmeler dikkate alındığında, ithalat rakamlarından gelen sinyali bir uyarı olarak dikkate almalı.” [Devamı]
    Lütfen söyler misiniz; neyi hatırlayalım, neyi unutalım?
    Fatih Özatay, Dr. 08 Ekim 2013
    Neden 1994 ve 2001 krizlerinde kaybettiğimiz toplam milli geliri hatırlayacağız da 2009'daki kaybın daha fazla olduğunu unutacağız? Ortaokul ve liseyi yatılı okurken özellikle ilk birkaç yıl kimi etüt hocalarından ve de müdür muavininden az dayak yememiştim. Bazen top oynarken okulun bir camı kırılırdı, bazen harçlığımın emanet edildiği rahmetli halamı cumartesi günü evinde bulamazdım ve dolayısıyla saçımı kestiremezdim. Türkçe öğretmenimizin “Okuyun ha” diye verdiği romanları, akşam etütlerinde sıranın gözünde gizlice okumaya çalışırken, sıranın üzerinde açık olan ders kitaplarına kanmayan etüt hocalarından “Neden ders çalışmayıp roman okuyorsun; adam olmayacaksın” faslından bolca tokat yemişliğim de az değildir hani. Aman şimdi babamla annem okuyup üzülmesinler; ne kadar ‘ad [Devamı]
    Bir demet gariplik (2)
    Fatih Özatay, Dr. 05 Ekim 2013
    2006'dan bu yana açıklanan enflasyon hedeflerinin ortalaması yüzde 5,3. Oysa aynı dönemde gerçekleşen enflasyonların ortalaması yüzde 8,3. Gariplikler’ listesine yeni eklemeler yapıyorum. Bugün önceliği enflasyona veriyorum. 2006’dan bu yana kamuoyuna açıklanan enflasyon hedeflerinin ortalaması yüzde 5,3. Oysa aynı dönemde gerçekleşen enflasyonların ortalaması yüzde 8,3. Gerçekleşen değerin yüksek olmasının nedeni, başlarda enflasyonun çok yüksek olması, daha sonra hızla düşmesine karşın ortalama alınınca naçar yüksek çıkması değil. Tersine, 2006’dan bu yana enflasyon bu ortalama etrafında bir yukarıya bir aşağıya dalgalanıp duruyor. Mesela Ocak 2012 ile Eylül 2013 arasında gerçekleşen enflasyonların ortalaması da yüzde 8,3! Olabilir... Ama şu olmaz: 2010’un üçüncü enflasyon r [Devamı]
    Yanıtı bende yok
    Fatih Özatay, Dr. 03 Ekim 2013
    Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme oranını yükseltebilmesi için yapacağı reformların başında kayıtdışı ekonomi ile mücadele olmalı. Verimlilik arttırılmalı”, “Enflasyon düşürülmeli”, “Sürdürülebilir büyüme oranımız yükseltilmeli”, “Yüksek teknolojili mallar ihraç etmeliyiz”... Bu tür, doğruluğundan kimsenin şüphe etmeyeceği ama içi boş önermelerden çok sayıda örnek vermek mümkün. “Tamam da, nasıl?” sorusunu gündeme getiriyor her biri. Geçenlerde bir okurum, bir yazım üzerine aynı soruyu sormuş bana. Köşe yazılarında iki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. İçi boş önermeler farklı, uzmanların ulaştıkları sonuçları aktarmak farklı. İlki yeteri kadar açık. İkincisine örnek vereyim. Bazı uzmanlar oturmuşlar, yıllarca bir konu üzerinde çalışmışlar. Mesela: “Neden çok az sayıda ülk [Devamı]