Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    2014'e ilişkin temel senaryo (1)
    Fatih Özatay, Dr. 26 Kasım 2013
    Türkiye ekonomisinin mevcut kırılganlıkları dikkate alındığında, iki temel belirleyici dışsal unsur ön plana çıkıyor: ABD ve Avrupa. Yıl sonuna geliyoruz. 2014’te Türkiye ekonomisinin ‘normal koşullar’ altında nasıl bir performans izleyeceği, önümüzdeki haftaların temel tartışma konusu olacağa benzer. ‘Normal koşullar’ yanlış anlaşılmasın. Ortada anormallik varsa ve bir süre daha devam edeceği aşikârsa, ileriye yönelik tahmin yapılırken, o anormallik ‘normal koşul’ olur. En iyisi, ‘normal koşul’ için her zamanki gibi ‘temel senaryo’ sözcüğünü kullanayım. Soru şu: 2014’e ilişkin temel senaryo ne olabilir? Zor bir soru. Yine da yanıtlanması gerekiyor. Türkiye ekonomisinin mevcut kırılganlıkları dikkate alındığında, iki temel belirleyici dışsal unsur ön plana çıkıyor: ABD ve Avr [Devamı]
    Günah çıkarma (1)
    Fatih Özatay, Dr. 23 Kasım 2013
    Özeleştiri yapma zamanı. Ama önce 'Bir de beni dinleyin', sonra bu köşeyi okumaktan vazgeçersiniz. Yakında... Sizin yerinizde olsam bu köşeyi okumakla zamanımı boşa mı harcadığımı sorgulardım. Tamam, sonuçta beş, bilemediniz altı dakika gidiyor bir yazı için ama boşa giden zaman sadece bu kadar olmasa gerek. Özellikle ileriye yönelik kesilen ahkâmları okuduktan sonra “Ya, acaba öyle de olur mu?” diye düşünenler ve dolayısıyla biraz daha zaman harcayanlar olmuştur. Yıl sonu geliyor; gelecek seneye ilişkin bir şeyler söylemek gerekiyor. Ama öncelikle geçen yılın sonunda bu yıla ilişkin yapılan öngörülerin hesabı verilmeli. O hesap verilmeden, pek bir anlamı olmasa gerek gelecek yıla ilişkin ahkâm kesmenin. 20 Aralık 2012 tarihinde 2013’e ilişkin bir temel senaryo vermiştim. Senar [Devamı]
    Klasiğe kısmen dönüş...
    Fatih Özatay, Dr. 21 Kasım 2013
    Merkez Bankası, kısa vadeli piyasa faizlerinin izleyeceği yolun öngörülebilirliğini arttıran bir karar aldı. Bir anlamda, daha 'klasik' bir politikaya dönüş gibi. Merkez Bankası (MB), bankaların kendi aralarında yaptıkları gecelik işlemlerde ortaya çıkacak faizin (kısa vadeli piyasa faizinin), faiz koridorunun üst sınırı olan yüzde 7,75’e yakın bir düzeyde kalmasını sağlayacağını belirtti. Bunu yapmak MB’nin elinde. Bankacılık sisteminin likidite açığı var ve MB’den borçlanmak zorunda. Telaffuz edilen yüzde 7,75’e rağmen birtakım teknik nedenlerle (değiştirilmezler ise elbette), yaygın kanaat, MB’nin bankalara sattığı paranın ortalama maliyetini yüzde 6,75 civarında bir yere getirerek bu işi yapacağı şeklinde. Yüzde 7,75 yok yüzde 6,75 (civarı) karmaşasına rağmen, bu karar, kısa vadeli p [Devamı]
    Sermaye akımlarına bağımlılığı azaltmak; nasıl?
    Fatih Özatay, Dr. 20 Kasım 2013
    Türkiye ekonomisinin yurtdışından borçlanmaya ne kadar duyarlı olduğu artık herkesin kabul ettiği bir gerçek. Milli geliri hem üretim hem de harcama tarafından ölçebiliyoruz.Harcama tarafından milli gelir tanımını kullanayım. Cari işlemler açığını, tüketim ve yatırım harcamalarımız ile gelirimiz arasındaki fark olarak tanımlamak mümkün. Farklı bir ifadeyle, harcamamız (tüketimimiz ve yatırımımız), gelirimizin ne kadar üzerine çıkıyorsa, cari işlemler açığımız da o kadar yüksek oluyor. Burada bir varsayım, tahmin falan yok. Bu, böyle. [Devamı]
    Başarı= Yetenek+Şans
    Fatih Özatay, Dr. 19 Kasım 2013
    Türkiye'de enflasyonu düşürecek bir politika uygulanıyor mu ki enflasyonumuz 'kalıcı' biçimde düşsün? Başarı=Yetenek+Şans’. ‘Büyük başarı=Biraz daha fazla yetenek+Bol şans’. Bir derginin editörü, yıllar önce bir grup bilim insanından ‘en çok beğendikleri denklemi’ yazmalarını istemiş. Bu denklemler, Nobel ekonomi ödülü sahibi psikolog Daniel Kahneman’ın beğendikleri. Cumartesi günü, Kahneman’ın ‘Düşünme; Hızlı ve Yavaş (Thinking, Fast and Slow)’ kitabından söz etmiştim. ‘Ortalamaya geri dönüş’ başlıklı bölümde, Kahneman, biz fanilerin, şansın başarıda (başarısızlıkta) oynadığı rolü göz ardı edip ortadaki ‘başarı’ ya da ‘başarısızlık’ öykülerine nasıl da nedensel açıklamalar getirdiğimizi çok güzel anlatıyor. İlk örneği İsrail hava kuvvetleri pilotlarının eğitiminden. Vaktiyle, [Devamı]
    Dün dünde kalsa...
    Fatih Özatay, Dr. 16 Kasım 2013
    Ortalamaya dönüş... Dönmek kader değil elbette. Dönmemek için, dünün dünde kaldığının ayrımında olup 'bugün yeni şeyler yap-mak lazım cancağızım... Yok artık, kasım ayının ortasına geldik. Daha ‘birkaç gün önce’ 2013’te neler yapacağımın planlarını yapmıyor muydum? Nasıl oluyor bu? Koca 2013’te ne yaptım ben? Gazete yazıları, dersler, konferanslar, ‘Finansal Krizler ve Türkiye’ ile ‘Parasal İktisat’ kitaplarımın yeni baskıları için bayağı bir değişiklik uğraşısı (reklama dikkatinizi çekerim), birkaç yeni makale falan... Tamam, benim geldiğim yaşta, ‘durdurun dünyayı, inecek var’ duygusu hâkim duygu olabilir. (Bu özlü sözün anlamı kastettiğim mi acaba?) Ama Allahaşkına, bu kadar da hızlı geçer mi zaman? Aslında temel mesele kasım ayının ortasına gelmemiz değil sanki. Birkaç yı [Devamı]
    Eskisi kadar gelmeyince...
    Fatih Özatay, Dr. 14 Kasım 2013
    Net sermaye girişlerinde belirgin bir azalma, döviz kurunda ve faiz haddinde sıçrama, yurtiçi kredi artış oranında da azalma demek. Gelirimizin çok büyük bir kısmını tüketiyoruz. Tasarruf düzeyimiz çok düşük olduğundan, dünya ölçeğinde ortalama bir yatırım performansı gösterebilmek için bile önemli ölçüde yurtdışından borçlanmamız gerekiyor. Bu nedenle, net sermaye hareketlerine (net dış borçlanmadaki hareketlere) karşı çok duyarlıyız. ABD Merkez Bankası’nın alacağı kararları bu kadar yazıp çizmemizin temel nedeni bu. Zira o kararlar önümüzdeki dönemde Türkiye’ye gelecek net sermaye düzeyini belirleyecek. Şimdiden belirlemeye başladı bile. Dün eylül ayı ödemeler dengesi verileri açıklandı. Her zamanki gibi aylık oynamaları bir tarafa bırakıp genel resme bakayım. Üç aylık veri [Devamı]
    Sermaye akımlarına bağımlılık
    Fatih Özatay, Dr. 13 Kasım 2013
    Bir yandan Türkiye’ye yurtdışından gelen sermayenin (dış borcun) bol olmasını istiyoruz öte yandan gelen sermayenin oluşturduğu hareketlerden kimi zaman hoşlanmıyoruz.Mesela, sermaye girişlerinin çok arttığı dönemlerde kredi artışı da çok yükseliyor ve finansal istikrarı tehdit ediyor, döviz kuru düşüyor. Öte yandan, bırakın net sermaye çıkışlarını, net sermaye girişlerinin azalmasından da ürküyoruz. Çünkü böyle dönemlerde yurtiçi kredi arzı bıçak gibi kesiliyor, döviz kuru ve faiz yukarıya sıçrıyor. [Devamı]
    AVM'ye var da öğrenciye neden yok?
    Fatih Özatay, Dr. 12 Kasım 2013
    Falanca AVM'nin yapımı için milyar dolara yakın kredi veren finansal sistem, neden aynı cömertlikle öğrenci kredisi açmıyor? Üretim yapmak için makinelere ihtiyaç var. Türbinler, tornalar, presler, vinçler... Hepsine birden fiziksel sermaye diyoruz. Yatırım yaptıkça fiziksel sermaye miktarı artıyor. Bu nedenle yatırım düzeyinin zaman içinde nasıl hareket ettiği ile yakından ilgiliyiz. Sadece içinde bulunduğumuz dönemin büyüme oranını belirlemekle kalmıyor yatırım düzeyi; daha önemlisi, gelecek dönemlerdeki üretim düzeyini de şekillendiriyor çünkü. Ama günlük tartışmalarda genellikle bir şeyi atlıyoruz. Tek sermaye çeşidi fiziksel sermaye değil. Bir de beşeri sermaye var. Üstelik beşeri sermaye olmadan ne fiziksel sermayeyi yaratmak mümkün ne de onu verimli bir biçimde kullanmak [Devamı]
    Hem olumlu hem de olumsuz
    Fatih Özatay, Dr. 09 Kasım 2013
    Çeyreklerdeki yıllık üretim artışı o kadar ılımlı olmuş ki ilk dokuz aydaki toplam üretim artışımız bir yıl öncesindekinin altında kalmış. Eylülde sanayi üretimi bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla yüzde 6,4 oranında arttı. Aylık veriler epey bir oynaklık gösteriyor. Mesela ağustosta bir yıl öncesine kıyasla yüzde 1,4 düşüş vardı. Dolayısıyla, çok takılmamak gerekiyor aylık değişimlere. Çeyrek yıllık verilere bakıp olumlu bir saptama yapayım: 2012’nin ilk çeyreğinden başlayarak sanayi üretimi artışı bir yıl öncesine kıyasla sürekli azaldı. Son çeyrekte ise neredeyse artmadı denilecek bir düzeyde gerçekleşti. Oysa bu yılın ilk çeyreğinden itibaren üretim artış oranı yükseliyor. Şöyle: İlk çeyrekte 1,3, ikincide 3,2 ve üçüncüde 3,8. İlk dokuz aylık üretim artışına bakınca ise b [Devamı]