Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Dönüp dolaşıp aynı yere gelmek...
    Fatih Özatay, Dr. 18 Mart 2014
    Dönüp dolaşıp aynı yere geldim: Yine ağırlıklı olarak kısa vadeli sorunlar, yani makroekonomik istikrarsızlığa yol açan nedenler. Yayın hayatına başladığı ilk günden Mayıs 2001’de Merkez Bankası’nda bir göreve atanana kadar hep yazdım Radikal’de. Beş yıllık aradan sonra, Mayıs 2006’da tekrar yazmaya başladım. O zamandan beri de bu köşedeyim. Geçen hafta yurtdışında bir konferansta konuşmacıydım, bunca zamandır ilk defa kendime izin verdim; yazmadım. 2001’e kadar olan dönemde ağırlıklı olarak bozuk maliye politikasının ve ona ayak uydurmak zorunda kalan para politikasının ekonomide yarattığı tahribat üzerinde durdum ağırlıklı olarak.  Yüksek enflasyon, yüksek faiz, kısa borçlanma vadeleri, oynak büyüme, yüksek kamu borcu, bozulan bankacılık sektörü… Bu sorunları ortadan kaldırmayı amaçlaya [Devamı]
    Bizim gibi ülkelerdeki göreli rahatlama sürer mi?
    Fatih Özatay, Dr. 12 Mart 2014
    Uluslararası finansal piyasalarda birkaç haftadır göreli bir rahatlama var. Doğrudan on yıllık ABD hazine tahvillerinin faizinin hareketlerine bakmak bu rahatlamayı saptamaya yetiyor. Geçen yılın mayıs ayında ABD Merkez Bankası’ndan (FED) gelen o önemli açıklama öncesinde yüzde 2’nin biraz altındaki düzeylerde geziniyordu ABD uzun vadeli faizi. Mayıs ayından sonra belirgin biçimde yükseldi ve bir ara yüzde 3’e yaklaştı. Sonra yüzde 2.6’lara kadar gevşedi. Ukrayna’da yaşananlar nedeniyle oluşan gerginlik sonrası küçük bir artış gerçekleşti; şu sıralarda ise yüzde 2.8 düzeyinde. [Devamı]
    Tablo açık; yoruma gerek var mı?(3)
    Fatih Özatay, Dr. 08 Mart 2014
    Bu suni büyüme rakamı, 'nasıl da başarılı olduk' faslından propaganda amacıyla sık sık kullanılıyor. Gelin bugün Türkiye’nin işsizlik oranını ve kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) artışını bir grup ülkeyle karşılaştıralım. Bu grup herhangi bir grup değil; bu dizinin ilk yazısında enflasyon düzeylerini karşılaştırdığım ülkeler. Aynı zamanda ABD Merkez Bankası’nın “uygulamakta olduğum para politikasından olumsuz yönde en fazla hangi ülkeler etkilenecek” sorusuna yanıt arayıp, ABD Kongresi’ne sunduğu raporda bu soruya yanıt verirken kullandığı ülkeler. İşsizlik ve kişi başına büyüme oranları o karşılaştırmada yok. Bakalım o göstergeler açısından 2012-13 döneminde halimiz nice. Tabloda ülkeleri önce 2013’teki en düşük işsizlik oranından en yükseğe doğru sıraladım. Sonra da [Devamı]
    Tablo açık; yoruma gerek var mı?(2)
    Fatih Özatay, Dr. 06 Mart 2014
    Ulaşamayacağı hedeflerin peşinde koşmayı bırakıp, asıl işi olan enflasyonla mücadeleye dönmeli Merkez Bankası. Para politikası 2010’un son aylarında önemli ölçüde değiştirildi. Bu değişiklik, geçtiğimiz ocak ayındaki olağanüstü toplantıya kadar sürdü. Merkez Bankası, bu sürenin büyük bir kısmında enflasyonla değil, başka değişkenlerle ilgilendi. Bu başka değişken kimi zaman kredi artış oranı oldu kimi zaman da döviz kuru. Zira cari işlemler açığımız oldukça yüksek bir düzeydeydi ve enerji fiyatlarının yüksekliği dışında bu olgunun arkasındaki iki temel nedeninin yüksek kredi artış oranı ve paramızın reel olarak değerlenmesi olduğu saptaması vardı.2010-2013 döneminde bu değişkenlere ait gelişmeleri gösteren bir tablo veriyorum. 2010 sonu değerlerini, yeni politika başlatıldığındaki ‘durum’ [Devamı]
    Enflasyon rekabet gücü kaybı demek
    Fatih Özatay, Dr. 05 Mart 2014
    2002-05 döneminde ‘örtük enflasyon hedeflemesi’ rejimi uygulandı. 2006 yılında Türkiye ‘açık enflasyon hedeflemesi’ rejimine geçti. Her iki rejim de özü itibariyle aynı. Buna karşılık başarı performansları çok farklı. İlk dönemde enflasyon baş aşağı bir eğilim izledi ve her defasında gerçekleşen yıl sonu enflasyonu hedefin altında kaldı. Enflasyon sürekli olarak azaldığı için o 2002-2005 döneminin yıl sonu enflasyonlarına bakmak anlamlı oluyor; zira bugünkü enflasyon dünkünden, yarınki de bugünden düşük oluyor. 2001 sonunda tüketici enflasyonu yüzde 68.6 düzeyindeydi. 2005 sonuna gelindiğinde ise yüzde 7.7’ye düşmüştü (yıllık ortalama enflasyon ise aynı dönemde yüzde 53.5’ten yüzde 8.2’ye inmişti). [Devamı]
    Tablo açık; yoruma gerek var mı?
    Fatih Özatay, Dr. 04 Mart 2014
    Enflasyon yükseliyor. Bir ay önce yıllık tüketici enflasyonu yüzde 7.8 düzeyindeydi, şubat ayında yüzde 7.9 oldu. Şubat ayı enflasyonu, enflasyonun beklenen doğrultuda hareket ettiğini gösteriyor: Enflasyon yükseliyor. Bir ay önce yıllık tüketici enflasyonu yüzde 7.8 düzeyindeydi, şubat ayında yüzde 7.9 oldu. Asıl yükseliş, tüketici enflasyonunun dinamiğini belirleyen temel enflasyonda gerçekleşti. I göstergesi ocak ayında bir yıl öncesine kıyasla yüzde 7.6 oranında artmıştı; şubat ayında yüzde 8.4’e yükseldi. Hatırlatırım: Temel enflasyonun geçmiş değerlerinin ortalaması tüketici enflasyonunun oldukça altında. [Devamı]
    Vizyon bu mu?
    Fatih Özatay, Dr. 01 Mart 2014
    En kırılgan onbeş ülke arasında yolsuzluk notu açısından sıralandığında, en az yolsuzluk yapıldığı algısı olan dördüncü ülke olarak Türkiye ortaya çıkıyor Hafazanallah bu ortamda şuncacık aklımı da yitireceğim. Artık ne kadarsa, kalanı da korumak için, en iyisi mi bugün müjdeli bir haber üzerinde yoğunlaşmak. ‘Uluslararası Saydamlık (International Transperancy)’ adlı bir kuruluş var. İnternet sayfasında kurumun adının altında ‘yolsuzluğa karşı küresel koalisyon’ ibaresi yer alıyor. Bu kurum, ülkelerin yolsuzluk açısından nasıl algılandıklarına ilişkin bir istatistik yayınlıyor. En son 177 ülke için 2013 yılına ilişkin veri var. Ülkelere 0 ila 100 arasında bir ölçekte not veriliyor. Not ne kadar düşükse, o ülke hakkındaki yolsuzluk algısı o kadar yüksek oluyor. Hatırlarsanız ABD Merkez Bank [Devamı]
    Hatada ısrar etmeye zorlamak…
    Fatih Özatay, Dr. 26 Şubat 2014
    Geçen haftaki yazımın başlığı ‘hatada ısrar etmemek gerekir’ şeklindeydi. Merkez Bankası’nın iki ay öncesine kadar uygulamakta ısrar ettiği ve son Para Politikası Kurulu kararı duyurusunda fırsat bulduğunda aynı hatayı tekrarlayabileceği izlenimi veren satırların yer alması üzerine yazdığım o yazı şöyle bitiyordu: “Kıssadan hisse: Bir kurumun üzerine vazife olmayan, üzerine vazife olduğunu düşünse bile o vazifeyi yerine getirmek için araçları olmadığı bir işe soyunmaması gerekiyor. Soyunursa işler karışıyor; uç noktada patlatılması gereken balonlar oluşabiliyor çünkü.” Soruna bir başka açıdan daha bakmakta yarar var. [Devamı]
    Ne yazık ki beklendiği gibi gelişiyor...
    Fatih Özatay, Dr. 25 Şubat 2014
    Bu yılın ilk çeyreğinde, özel kesimin yatırım harcamaları büyük bir olasılıkla geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla daha az olacak. Yurtdışından gelen net finansmanın (net dış borçlanmamızın) azalmasının büyümemiz üzerine olumsuz etkisi birkaç kanaldan gerçekleşiyor. Birincisi, bankalar ve büyük şirketler yurtdışından eskisi kadar borçlanamıyorlar. Bu durumda bankalar yurtiçinde açtıkları kredi miktarını azaltıyorlar. Dolayısıyla hem yatırım hem de tüketim harcamaları olumsuz etkileniyor. Ayrıca büyük şirketlerin dışarıdan borçlanma olanaklarının kısıtlanması da yatırım harcamalarını azaltıcı yönde etki yapıyor. Zaten hem bize benzer ülkeler için hem de Türkiye için yapılan çalışmalar, net sermaye girişlerindeki dalgalanmaların yurtiçi kredi hacminde aynı yönde dalgalanmalar yarattığını orta [Devamı]
    Belagat ile ekonomik sorunlar çözülmüyor
    Fatih Özatay, Dr. 22 Şubat 2014
    Türkiye gibi ülkeler, boş övünmeyi bir tarafa bırakıp kırılganlıklarını azaltmak için ellerinden geleni yapan ülkeler karşısında dezavantajlı durumdalar. Bir ülkede mal ya da hizmet üretmek üzere yatırım yapmak isteyen yabancılar o ülkenin ekonomik durumu hakkında fikir sahibi olmak için işlerine gelen istatistiğe bakmıyorlar. İşlerine yaran istatistikler ile ilgililer. Mesela, “on yedinci büyük ekonomi, yüksek nüfus, büyük pazar” falan kesmiyor onları. “Rüşvet ve yolsuzluk açısından durum ne?” ve “Hukuk sistemi gelişmiş demokrasiler düzeyinde mi?” sorularının yanıtları özellikle çok önemli. Zira karşılaşacakları önemli sorunları çözmek için ‘ahbap-çavuş’ ilişkisi sağlamaya çalışmak onlar için hem büyük zaman hem de para kaybı. Tıkır tıkır işleyen ve gelişmiş demokrasilerdeki düzeyde bir h [Devamı]