Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Üretimde ve dış kaynak kullanımında son gelişmeler
    Fatih Özatay, Dr. 13 Haziran 2010
    Hafta içinde iki önemli veri açıklandı: Nisan ayına ait sanayi üretim endeksi ve ödemeler dengesi. Bugün bu iki alandaki son gelişmeleri değerlendirmek istiyorum. Önce ödemeler dengesinin küresel kriz sürecinde bizi en çok ilgilendiren kısmına, bankalarımızın ve şirketlerimizin net dış kaynak kullanımına bakacağım. Tablo 1'de 2004-2009 dönemine ve 2010'un ilk dört yılına ait değerler yer alıyor. 'Toplam' sütunları yeni kullanılan dış kredi miktarı ile dış borç geri ödemesi arasındaki farkı gösteriyorlar. Farklı bir ifadeyle, hem uzun vadeli, hem de kısa vadeli krediler açısından net dış kaynak kullanımını öğreniyoruz. 'Uzun' sütunları ise bu farkı sadece uzun vadeli krediler için veriyorlar. En son sütundaki 'toplam', bankalar ve şirketler için toplam net dış kredi kullanımını gö [Devamı]
    Uçan balık az mı görülür?
    Fatih Özatay, Dr. 10 Haziran 2010
    Daha önce bahsettim; ama ayrıntısına girmedim. Geçen eylül ayında Brüksel'deki bir düşünce kuruluşunun IMF ile düzenlediği ve katılımcı sayısının sınırlandırıldığı bir yuvarlak masa toplantısı yapıldı. IMF küresel krizde alınması gereken iç talebi artırıcı önlemler üzerine iki sunum yaptı. Bu tür önlemleri desteklediğini açıkladı. Ayrıca IMF Başkanı da bir değerlendirme yaptı. Toplantıdaki bazı Merkezi ve Doğu Avrupa akademisyenleri ve eski bürokratları (içlerinde Macaristan'dan gelenler de vardı) IMF'yi eleştirdiler: Mealen "Ne yapıyorsunuz? Bizim politikacılara böyle bir 'silah' verilir mi? Hemen harcama musluklarını açıp, bütçe dengelerini bozarlar" gibi şeyler söylediler. Tavsiye ettikleri, aksine mali disiplini sağlamak ve bu yolla ekonominin geleceğine duyulan güveni artır [Devamı]
    Uçan balık ihtiyacı
    Fatih Özatay, Dr. 07 Haziran 2010
    Dünyanın bir kısmında dış ticaret fazlası veren ülkeler varsa, diğer kısmının ise dış ticaret açığı vermesi gerektiği açık sanıyorum. Elbette fazla veren ülkeler mallarının bir kısmını gizli biçimde uzaylılara satıyorlarsa ilk cümle yanlış oluyor. Ama böyle bir ticaretin pek de gizli kalmayacağını rahatlıkla varsayabiliriz. Bu durumda dış ticaret ya da cari işlemler dengesindeki fazlaların öbür yüzü mutlaka dış ticaret ya da cari işlemler açıkları olmak zorunda. ABD uzun yıllardır önemli miktarda cari işlemler açığı veriyor. Buna karşılık, Almanya, Çin ve Japonya'da yüklü miktarda cari işlemler fazlası var. Cari işlemler fazlasını çeşitli biçimlerde tanımlayabiliriz. Bir tanesi şu: Bir ülke gelirinden daha az yatırım ve tüketim harcaması yapıyorsa cari işlemler fazlası veriyordur [Devamı]
    Macaristan ve mali kural
    Fatih Özatay, Dr. 06 Haziran 2010
    Yine 'eğlence' haline geldi. Bilgisayarım çalışıyor haldeyken sürekli açık duran ekranlardan biri de dünya piyasalarındaki gelişmeler hakkında anında haber veren bir web sayfası (Bloomberg). Cuma günü öğlen yemek için ofisten ayrılırken Avrupa'da işler yolunda görünüyordu. Ofise döndüğümde ise piyasalar baş aşağıya gitmeye başlamışlardı. Az sonra ABD piyasaları açıldı; oradaki olumsuz gelişme daha da şiddetliydi. İşin komik yönlerinden biri şu: Sabah saatlerinde olumlu gelişmeler yaşanıyorken haberlerin ayrıntılarına bakıldığında, olumlu gelişmelerin arkasındaki nedenlerin sıralandığı görünüyordu. Mesela ABD ekonomisinin toparlandığı bayağı bir belirginleşmişti. Benzeri yorumlar, isimleri de verilerek uzman görüşlerine dayandırılıyordu. Öğleden sonra sabah yaşananların tam tersi [Devamı]
    Ortalık karışıyorken
    Fatih Özatay, Dr. 03 Haziran 2010
    Ortalık yeniden karışma sinyalleri veriyor. Bu ortamda yaşadığımız son iki krizden ders çıkarmamızda yarar var. Ne yazık ki bu ders, ortalığın daha da karışması halinde, ekonomimiz için iyi şeyler ima etmiyor. Ders, şu sorunun yanıtında gizli: Küresel kriz öncesindeki ekonomik durumumuz, 2001 krizinden önceki durumumuza kıyasla çok daha iyi iken, küresel krizde işsizlik ve üretim açısından 2001 krizine kıyasla daha kötü bir performans gösterdik. Neden? Şüphesiz yerleşik söyleme pek uymuyor 'Neden?' sorusundan önce gelen saptamanın ikinci yarısı. Bize performansımızın pek de kötü olmadığı söylendi, hâlâ da söyleniyor. Ama rakamlar öyle söylemiyor. Bu krizde 2001'e kıyasla işsizlik çok daha yüksek bir düzeye çıktı (2002 sonunda yüzde 10.3 iken, 2009 sonunda yüzde 14). Bu krizde eko [Devamı]
    Başlangıç koşulları çok farklı
    Fatih Özatay, Dr. 31 Mayıs 2010
    Dün bu köşede, iki krize ilişkin bugüne değin yaptığım karşılaştırmaların özet sonuçları vardı. Bu karşılaştırmalar kriz sırasında ve krizden sonra olan bitene ilişkindi. Bugün her  iki krizden önceki koşullara bakmak istiyorum. Nihai değerlendirmeyi, anlaşılan birkaç yazı sonra yapabileceğim. Başlangıç koşulları derken 2001 krizi için 2000 yılına, küresel kriz için de 2007 yılına bakacağım. Tek bir yıla saplanıp kalmamak için 2001 ve 2008'i de işin içine sokacağım. 2001 krizi ile küresel kriz arasında başlangıç koşulları açısından iki temel alanda farklılık var. Bu farklılıklar maliye politikası ve finansal sektöre ilişkin farklılıklar. Karşılaştırma yapılırken dikkate alınması gereken bir önemli nokta var; şu: Şimdi kullandığımız milli gelir verileri mart 2008'de ilk defa gün [Devamı]
    Sonuç aynı, nedenler farklı
    Fatih Özatay, Dr. 30 Mayıs 2010
    Nisan ayının birinci gününden bu yana, aralıklarla, 2001 krizi ile küresel kriz sırasında yaşananları karşılaştırdım. Bugün bu karşılaştırmanın sonuçlarını özetlemek istiyorum. Sonuçları bir de kriz öncesinin koşullarını (başlangıç koşullarını) dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. O, da yarınki yazının konusu. Önce hem hareketin yönü hem de şiddeti açısından benzerlikler: Bu çerçevede iki benzerlik var: Birinci benzerlik, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) hareketlerinde göze çarpıyor. Her iki krizde de zirveden dibe geçen süre aynı (dört çeyrek). Dibe vurduktan sonra ekonominin toparlanma hızı da benzer. Bu açıdan tek fark, son krizdeki dip noktasının 2001'e kıyasla biraz daha derin olması. İkinci benzerlik ise işsizlik oranındaki artışta: Her iki krizde de önemli ölçüde s [Devamı]
    Yüzde 10: Mevsimle gelen mevsimle gider
    Fatih Özatay, Dr. 27 Mayıs 2010
    Hafta başında Başbakanımızın bir açıklaması basında yer aldı. Bu açıklamada, ocak döneminde yüzde 14.5, şubat döneminde ise yüzde 14.4 olarak açıklanan işsizlik oranının yaz aylarında yüzde 10 dolaylarına gerileyebileceği belirtilmiş. Olabilir mi? Mayısın sonundayız. Şimdi işsizliği azaltmak için kapsamlı bir ekonomik politika paketi devreye sokulsa bile, bunun yaz aylarındaki işsizliği etkilemeyeceği yeteri kadar açık. Bu durumda işsizliği düşürebilecek iki unsur kalıyor geriye: Birincisi, mevsimlik faktörler. İkincisi, son aylarda ekonomimizde gözlenen toparlanma eğilimi. Önce mevsimlik faktörlere bakalım. Tablo 1'de 2005'ten bu yana ocak ve şubat ayları ile, mayıs-ağustos dönemindeki işszilik oranları var. Ayrıca tablonun üçüncü satırında her yılın ocak-şubat dönemi işsizlik o [Devamı]
    Nihayet asıl gündeme dönülüyor
    Fatih Özatay, Dr. 24 Mayıs 2010
    Tarihi CHP kurultayında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı etkili konuşmada üzerinde ağırlıkla durulan konulardan biri Türkiye'de işsizliğin geldiği yüksek düzeydi. Ekonomi gündeminin zaten baş köşesinde olması gerekiyor bu temel sorunun. Öyle anlaşılıyor ki bundan sonra siyaset gündeminin de en önemli tartışma konularından biri olacak. Olması gerektiği gibi. Bugün işsizlikteki son gelişmelere gelin bir kez daha bakalım ve önemli bazı noktaların altını çizmeye çalışalım. Birinci önemli nokta apaçık olan bir gerçek. Şu: İşsizlik oranı hiç olmadığı kadar yüksek Türkiye'de. İşsizlik oranımız 1995-2000 döneminde yüzde 6.5-7.7 aralığında salınmıştı. 2001 krizi ile birlikte işsizlik oranı bir üst platoya sıçradı ve 2002-2007 ortalaması yüzde 10.5 oldu. Üstelik bu dönemde işsi [Devamı]
    Kredi genişlemesi sürecek mi?
    Fatih Özatay, Dr. 23 Mayıs 2010
    Daha önce 2010'a ilişkin büyüme tahminimi sizlerle paylaşmıştım. Temel senaryomda belirttiğim varsayımlar gerçekleşirse 2010 büyümesi yüzde 3.8  4.9 aralığında bir yerde çıkıyordu. Son birkaç ayda açıklanan veriler büyüme hızının bu aralığın üst sınırının da yukarısına çıkabileceğini gösteriyordu: Hem reel kredi genişlemesi var, hem ihracatımız artmaya devam ediyor, hem de ekonomiye duyulan güvende önemli bir toparlanma var. Ancak, büyüme hızının şu sıralarda ileri sürülen bu iyimser tahminlerin altında kalması riski artmaya başladı. Bu risk, AB'de olan bitenle yakından ilgili. AB'deki krizin giderek derinleşme olasılığı var. Kriz derinleşmese bile bizim büyüme hızımız açısından yine de bir risk söz konusu: AB ekonomilerinin toparlanamaması ve dolayısıyla ithalatlarının beklene [Devamı]