Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Avrupa bankalarının sorunu nedir
    Güven Sak, Dr. 16 Mayıs 2009
    Tamam hafta sonundayız. Ama "hafta sonu yazıları eğlendirmeli olur, ciddiye kaçılmaz" diye bir kural yok herhalde. Hafta sonları neden tefekkür zamanı olmasın? Şöyle hayatın hayhuyundan çıkıp, etrafa daha tepeden bir bakmak için fırsat olmasın? Bugün biz oradayız efendim. İsterseniz, sizi de bekleriz. Bu günlerde dünyanın her tarafında garip duygular içindeyiz. Bahardan mıdır, nedir? Bu günlerde herkes işin kötü bölümünün artık geride kaldığı konusunda hemfikir olmaya dünden razı duruyor. En azından öyle söylüyorlar. Rakamlar, şöyle üstten bir bakarsanız, hiç de fena durmuyor. Ama bir yandan da mesela, Avrupa'da, bankalarla ilgili olarak ortada pek de sevinçli olmayan bir telaş var. Bu hafta Almanya'da hükümet kötü kredilerle ilgili yapılması gerekenler konusunda bir hazırlık a [Devamı]
    Bazı işler bağırmakla hallolmaz
    Güven Sak, Dr. 12 Mayıs 2009
    Bankalara çok kızıyoruz. Hadi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu onlara kızıyordu. Son günlerde Sayın Başbakanımız da bankalara kızmaya başladı. Bankaların işi zor. Farkında mısınız, aslında bankalara banka gibi davrandıkları için kızıyoruz. Biz bugünlerde milletçe bankaların banka gibi davranmamasını istiyoruz. Ama onlar banka gibi davranmaya devam ediyorlar. Peki, bankaların davranış biçimini değiştirebilmek mümkün mü? Elbette mümkün. Bunun için "banka gibi" davranmanın manasını değiştirecek kamusal tedbirler almak gerekiyor. Bugün müsaadenizle öncelikle ortadaki yapısal probleme bir değinelim. Sonra da hükümetimizin alacağı tedbirlerle bankaların davranış biçimini nasıl değiştirebileceğine değinelim. Değinelim ki, herkes kendi üzerine düşe [Devamı]
    İktisatçıları sevmemeye devam ediyoruz
    Güven Sak, Dr. 09 Mayıs 2009
    Geçen hafta sonu "İktisatçıları kimse sevmiyor" diye başlamıştık. Müsaadenizle bu hafta da aynı konuya devam edelim. Ortada değişen bir durum yok: bu hafta da iktisatçıları sevmemeye devam ediyoruz. Lafın gerisini merak edenleri aşağıya bekleriz, efendim. Önce çıkan kısmın özeti ile başlayalım: Bu aralar, kimse iktisatçıları sevmiyordu. İki nedenle: Birincisi, krizin gelişini bize haber vermemişlerdi. İkincisi ise buradan nasıl ve ne zaman çıkacağımızı bir türlü bize söyleyemiyorlardı. Geçen hafta daha çok birinci mesele üzerinde durmuş ve bir noktanın altını çizmiştik. Şöyleydi: "Peki, ..iktisatçılar bu krizi öngörememişler midir? Hayır. Roubini'den Brad Setser'a, Eichengreen'den Kenneth Rogoff'a pek çok iktisatçı ABD ekonomisinin taşıdığı riskleri defalarca ele almışlardır. A [Devamı]
    Türkiye'nin orta vadeli perspektifi AB'dir
    Güven Sak, Dr. 07 Mayıs 2009
    Ne demiştik bir süre önce? Kriz döneminin "günü kurtarma" dönemi olduğunun altını çizmiştik. Kriz zamanları delikanlılık yapacak zamanlar değildi, şirket yönetme sorumluluğunu üstlenmiş olanlar açısından. Öyle hiç lafı uzatmaya, utanıp sıkılmaya da lüzum yoktu. Önemli olan uzun vadeli planlar yapmak değil, atacağınız her adıma dikkat etmekti. Adım adım gitmekte fayda vardı. Peki, o zaman bu başlıkta kocaman kocaman yazan "orta vadeli perspektif" ne anlama geliyor? Bir manası var mı? Gelin bir bakalım. Bu kriz döneminin manasını uzun yıllar önce Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Franklin Delano Roosevelt belirlemişti, şimdilerde Barack Hüseyin Obama onun dediklerini tekrar ediyor. Kriz, "cüretkâr ve inatçı denemeler" (bold, persistent experimentation) dönemiydi Roosevel [Devamı]
    IMF, artık garip-gurebanın yanındadır
    Güven Sak, Dr. 05 Mayıs 2009
    Küresel finans krizi küresel bir değişim sürecinin kapısını aralıyor. Değişimi fark edemeyen değişimi yönetemez. Ne diyorlardı? Ya biz bu krizi yöneteceğiz ya da bu kriz bizi yönetecek. Ya küresel değişim dinamiklerini fark edip, onları yönlendirmeye çalışacağız ya da küresel krizin başlattığı değişim süreci sonunda istesek de istemesek de bizi değiştirecek. Ya değişenden yararlanıp, krizin maliyetini daha iyi kontrol edeceğiz ya da biz neler oluyor diye etrafa bakarken kriz bizi delip de geçecek. Biz, dünyada olup bitenlerin, Türkiye'de yakından izlenmediğini düşünüyoruz. Mesela IMF'nin artık yoksulların krizin etkilerinden korunmasına yönelik bir sosyal şart (social conditionality) üzerinde çalışıyor olması, bizim buralarda hiç yankı uyandırmıyor. Bunun nedeni hiç tartışılmıy [Devamı]
    Kimse iktisatçıları sevmiyor
    Güven Sak, Dr. 02 Mayıs 2009
    Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) eğilimlere bakarsanız herkes en çok bankacılardan nefret ediyor. En çok nefret edilenler listesinde ikincilik ise şirket yöneticilerine, yönetim kurulu başkanları ile CEO'lara ait. Bu, özellikle halka açık şirketlerde görülen bir durum. Üçüncülük ise bir bütün olarak iktisatçıların. Artık kocaman kocaman makaleler de yazıyorlar. Ama ortada bir gerçek var: Kimse iktisatçıları sevmiyor. Şimdilerde zaman ABD'de şirket genel kurullarının toplanma zamanı. Bu hafta Bank of America'nın genel kurulu vardı. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ken Lewis işini kaybetti. Twitter'daki fotoğraflarda "Ekonomi ne zaman herkesin faydasına işleyecek" pankartları ile yapılan bir gösteri vardı. Bank of America deyince söz konusu olan bir şirketti. Üstelik işi b [Devamı]
    AB pazarında payımız küçülürken ihracat beklentisi nasıl artar
    Güven Sak, Dr. 30 Nisan 2009
    Geçen salı "Bu beklenti anketlerinin problemi nedir" diye sormaya başlamıştık. Hatırladınız mı? Ortada bir gariplik vardı. "Gelecek üç ay için ihracat siparişleri" beklentisi iyileşenlerin oranı sular seller gibi artıyordu. Beklenti artıyordu artmasına ama aynı dönemde temel ihracat pazarlarımızda yıllık büyüme tahminleri negatife dönüyordu. İhracat siparişleri ile ilgili soru reel kesim güven indeksinin bir parçası olduğu için soruyu şöyle sormaya çalışmıştık: "Yoksa haritası çıkarılmamış topraklardan geçerken, piyasa aktörleri nasıl beklenti oluşturabileceklerini bilemiyorlar mı? Güven indekslerinde bir şaşkınlık mı var?" Bugün müsaadenizle aynı konuya devam edelim. Önce bir konuya açıklık getirelim müsaadenizle. Geçen salı ve bugün yazdıklarımızın "anketlerle oynuyorlar abi [Devamı]
    Almanya küçülürken ihracat siparişlerinin artması nasıl beklenebilir
    Güven Sak, Dr. 28 Nisan 2009
    Ortada bir problem varmış gibi duruyor. Size öyle gelmiyor mu? Son günlerde ihracat pazarlarımızın her birinde 2009 yılı için büyüme beklentileri aşağıya doğru gözden geçiriliyor. Ama gelin görün ki, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) iktisadi yönelim anketinde "gelecek üç aya ilişkin ihracat siparişi beklentisi" Kasım 2008'de en düşük seviyeye geriledikten sonra hızla iyileşmeye başlıyor. Nisanda, toplam anket katılımcıları içerisinde gelecek üç ayda ihracat siparişlerinin artacağını düşünenler, azalacağını düşünenlerden yüzde 14 daha fazla. Böyle olunca reel kesim güven endeksi de yukarıya çıkıyor. Buna ne denebilir? Ne oluyor? Beklediğimiz yeşil filiz acaba bu mudur? Geçen hafta piyasalarda göreli olarak artan hareketliliğin "yeşil filiz" olarak nitelenmemesi gerektiği [Devamı]
    Piyasalar açılmaya başladı mı
    Güven Sak, Dr. 23 Nisan 2009
    Yoksa piyasalar açılmaya mı başladı? Siz de etrafta bir hareketlilik hissetmiyor musunuz? Biz, son günlerde, artan bir biçimde, işlerin açılmaya başladığına dair rivayetler işitiyoruz. Acaba ne oluyor? Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Bize kalırsa ortada açılan bir piyasa filan yok. Daha çok siftahsızlık nedeniyle sıkılan işletme sahipleri daha fazla risk almaya istekli hale geliyorlar. Ne oluyor? Bundan birkaç ay önce "Ne olur ne olmaz?" diye kabul edilmeyen vadeli çekler yeniden devreye girmeye başlıyor. Kredili mal satışları yeniden başlıyor. Stoktaki malını ne yapacağını bilmeyenler "Canım, turşusunu mu kuracağız. Hele bir malı elden çıkaralım. Belki ödemeyi zaman içinde alırız" demeye başlıyorlar. Pek o kadar da rasyonel davranmıyorlar. Bu ortamda daha fazla risk a [Devamı]
    KEP, beklenen çıkış yolu stratejisi değildir
    Güven Sak, Dr. 21 Nisan 2009
    Türümüz böyledir işte. Yıkıntının ortasında hemen bir "yeşil filiz" arayışına girer. Hatırlayın "soğuk savaş" döneminin atom bombası sonrası mavi yerküremizde yaşam filmlerini. İnsanlar sığınaklardan çıkardı. Yıkılmış kentlerin içinde dolanırlardı. Harabeye dönmüş kocaman kocaman binaların çelik iskeleti üzerinde yeşil filizler olurdu. Hayat yeniden başlardı. Her felaket filmi yeşeren umutla biterdi. Türümüzün temel özelliği budur işte: Biz ileriye umutla bakabilen bir türüz. Umut bize en olmadık zamanda yaşama enerjisi verir. Bu iyidir. Gereklidir. Krizle başedebilmek için gereken enerji, zaten genlerimizdedir. Gerekli olmasına gereklidir ama kesinlikle yeterli değildir. Kul yapısı krizden, ancak kul yapısı bir çıkış yolu stratejisi ile çıkılır. Türümüzün genlerinde varoluştan [Devamı]