Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Beypazarı ilçesi de çakma saat kulesine kavuştu!
    Güven Sak, Dr. 13 Haziran 2014
    Türkiye’de büyükşehir belediyesi sayısı Aralık 2012 öncesinde 16’ydı. Şimdi bu sayı 30’a çıktı. Dün büyükşehir belediyeleri memleket toprağının yüzde 6’sını kontrol ediyordu. Bugün bu oran yüzde 51 oldu. Dün bu yüzde 6'lık coğrafyada nüfusun yaklaşık yüzde 80’i yaşıyordu. Şimdi bu oran yüzde 91’e çıktı. Dün, 16 büyükşehir belediyesi kentin ve kentleşmenin sahibiydi. Şimdi 30 büyükşehir belediyesinde köyler mahalle oldu, büyükşehir belediyesinin sorumluluğu altındaki alan il sınırına doğru genişledi. Peki, ne oldu? Artık Ankara’nın Beypazarı ilçesi de çakma saat kulesine kavuştu. Peki, bu yeni kentleşme gündemi için yeterli midir? Hayır. Gelin bir anlatayım. [Devamı]
    Tarımda yeni ürüne geçmek, bir nevi inovasyon yapmaktır
    Güven Sak, Dr. 12 Haziran 2014
    TEPAV ekibi geçenlerde Uzunköprü’deydi. Edirne Uzunköprü’den bahsediyorum. Uzunköprü Kalkınma Çalıştayı ile bölgesel kalkınmada ilçe düzeyinde yapılabilecekler katılımlı bir toplantıda tartışıldı. Ankara’da çalıştayın oylama sonuçlarına bakarken tarımla ilgili üç konu dikkatimi çekti. Bugün müsaadenizle o konulara değineceğim ve Türkiye’nin artık bir yeni tarım stratejisine ihtiyaç duyduğunun altını çizeceğim. Gelin bakın, neden? [Devamı]
    Rektör istemezse, profesör kalem kıpırdatamaz
    Güven Sak, Dr. 10 Haziran 2014
    Türkiye'de araştırma yapmak neden son derece zordur? İşte bu yönetişim yapısı nedeniyle. Bundan herhalde birkaç yıl önceydi. Memleket üniversitelerinde araştırma olsun, temel bilimler gelişsin diye düşünen bir üst düzey bürokrat ile sohbet ediyordum. Konu üniversitelerin araştırma merkezleriydi. Sorusu son derece yalındı: “Biz” diyordu, “araştırma merkezlerine, orada, burada milyonlarca lira para akıtıyoruz. Ama sonunda araştırma merkezi, üniversiteden ayrı bütçesi olmadığı için, rektör istemezse, faks kağıdı bile alamıyor. Bu araştırma merkezlerini işletmek için nasıl bir yönetişim altyapısı kurmak lazım?” Geçen hafta Radikal’de İdris Emen’in haberini okurken aklıma o günkü sohbet geldi. Habere göre, İstanbul Üniversitesi bünyesinde 6 milyon lira harcanarak kurulan Kuantum Laboratuvarı iş [Devamı]
    Telaşa mahal yoktur
    Güven Sak, Dr. 09 Haziran 2014
    Geçen hafta iki konu arka arkaya geldi. Bir yandan Haziran’ın 3’ünde Moody’s bir sürü bankamızın kredi değerliği notunu birazcık aşağıya çekti. Sonra ayın 5’inde bu kez Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi faiz oranını oy birliğiyle aşağıya çektiklerini açıkladı. Net etki açısından bakarsanız biz burada pek sevindik. İkincil piyasada faiz düştü, borsa çıktı. Hatta daha da eğlenceli olarak, Avrupa Merkez Bankası’nın tarihsel bir karara imza attığını filan da okudum ben Türkçe yazılarda. Madem bu kadar sevindik, ben de bugün bu konudan bahsedeyim bari. Öncelikle iki noktanın altını çizeyim: Birincisi, Türkiye cephesinde değişen bir şey yok. Türkiye ekonomisinin kırılganlığının yapısal temelleri ellenmeden durmaktadır. Nitekim Haziranın 3’ünde gözümüze sokulan hadise tam da budur. Bir n [Devamı]
    Ben artık sıkıcı bir ülkede yaşamak istiyorum
    Güven Sak, Dr. 06 Haziran 2014
    Türkiye'de yatırımcılar önlerini göremedikleri halde yatırım yapıyorlar. Ama nasıl? Paralarını hemen geri alabilecekleri inşaata yatırım yapıyorlar. Artık etrafa baktıkça böyle düşünüyorum. Haberleri izlemesem bile haberler beni takip ediyor. Her dakika yeni bir gelişme oluyor. Türkiye hep en yanlış karar neyse başarıyla onu seçip, karar diye açıklıyor. Bakıyorum, bakıyorum, sonra da şöyle düşünüyorum: Ben her günü bir önceki güne benzeyen sıkıcı bir ülkede yaşamak istiyorum. Türkiye’nin gündemine bakınca “biri galiba bize ilenmiş” diye düşünüyorum. Çin lanetini hatırladınız mı? Çinliler öyle “Allah kahretsin” filan demiyorlar. “Umarım hep ilginç zamanlarda yaşarsın” diyorlar. Bir nevi “Umarım bir günün öteki gününe benzemez, hayatın asla sıkıcı olmaz” demek gibi bir şey. Sizce de biri biz [Devamı]
    Demokrasi katma değeri artırıyor
    Güven Sak, Dr. 05 Haziran 2014
    Çağımızın en temel belirleyicisi nedir? Teknolojik değişimdir. Bugün etrafımızda gördüğümüz değişimin temel itici gücü teknolojik değişimdir. Değişen, iş yapma biçimidir. Biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilgi işlem teknolojisi bugünlerde dünyayı değiştiriyor. Ya da bana öyle geliyor. Biyoteknoloji de, nanoteknoloji de, bilgi işlem teknolojisi de bildiğimiz işlerin başka türlü yapılmasına imkan tanıyan yeni teknoloji platformları aslında. Bu alanların hiçbiri belli bir sektöre özgü değil. Dünya hakkında düşünme biçimimizi değiştiriyorlar. Teknoloji artık günlük yaşama uyarlanmaya başlıyor bir nevi. Yenilikler arka arkaya geliyor. İnovasyon süreci ekonomik büyüme için daha bir önemli hale geliyor. Bütün sektörler yapı değiştiriyor. Biyoteknoloji, tarımdan ilaca, temizlik malzemesi üretiminde [Devamı]
    İcatlar mekana bağlı olmaktan çıkarken, Türkiye neden yaya kalıyor?
    Güven Sak, Dr. 03 Haziran 2014
    Ben yüksek teknolojili ürünlerin artık dünyanın her tarafında üretilebiliyor olmasının bu demokratikleşme süreciyle de alakalı olduğunu düşünüyorum. Eskiden icatlar daha bir mekana bağlıydı. Belli konularda çalışıp ünlü olmanın, icat çıkarmanın yolu, size benzeyenlerle bir arada olmaktan geçiyordu. İletişim maliyetleri nedeniyle mekan önem kazanıyordu. Artık öyle değil. Şimdi yeni bir çağdayız. İnternet sayesinde her an, herkesle iletişim içindeyiz. Ben hatırlarım; eskiden, sizin gibi bir sorusu olanın bundan on yıl önce bastığı makaleyi bulmak için form doldurup beklemek gerekirdi. Ankara’da British Council Kütüphanesi olmasının bir manası vardı. Şimdi yok. Eskiden gidip konuşmak daha bir önemliydi. Şimdi o kadar da değil. Artık internet var. İnternet sayesinde Skype var. İş icat çıkarmay [Devamı]
    Çek hacmi daraldıkça esnafın tadı kaçıyor
    Güven Sak, Dr. 02 Haziran 2014
    Rakamlar “esnafın tadı yok” diyor. Esnaf sayısında Ekim 2012’den bu yana devam eden bir azalma var. SGK verilerine göre esnaf sayısı 2014 başına kadar 120 bin azalmış. Bu ne demek? Esnaf sayısında Ekim 2012’den beri yaklaşık yüzde 6 azalma demek. Düşüş oranı az değil. Aynı dönemde keşide edilen çek hacminde de belirgin bir azalma ortaya çıkıyor. Bir nevi piyasada dönen para azalıyor ve bunun sonucu olarak da esnafın o eski tadı kalmıyor. Şimdi esnaf sayısındaki bu azalma zamanlaması nedeniyle son derece ilgi çekici. Ben çekler söz konusu olduğunda iki hadisenin etkilerinin birbirine karıştığını düşünüyorum.  Birincisi, Şubat 2012’de karşılıksız çekte hapis cezası kalktı. Bir nevi karşılıksız çek keşide etmenin müeyyidesi azaldı. İlk etki bu. İkinci etki ise, Ekim 2012’den beri ekonomi yöne [Devamı]
    2013’te Sefalet Endeksinde dünya 13’üncüsü olduk
    Güven Sak, Dr. 30 Mayıs 2014
    Merkez Bankası enflasyonla mücadele etmeyi unuttuğu için enflasyon ve dolayısıyla faiz bu kadar yüksektir. Sefalet endeksi (Misery Index) kavramını ilk olarak 1970’lerde Amerikalı iktisatçı Arthur Okun ortaya attı. Ben bu faiz tartışması açıldığından beri buna taktım. O vakitler, bildiğimiz dünyada yüksek enflasyon ve de yüksek işsizlik yıllarıydı. Gelişmiş ülkelerde stagflasyon o zamanlarda ilk kez konuşulmaya başlanmıştı. Stagflasyon kelimesi de o aralar icat edildi. İngilizce, durgunluk (stagnation) ve enflasyon (inflation) kelimelerinin toplamından oluşuyordu. Endeks esasen Amerika için enflasyon ve işsizlik rakamlarının toplamından oluşuyordu. İşsizlik yüksek olunca, insanlar çalışacak iş bulamıyor, geçimlerini temin etmekte zorlanıyorlardı. Bir de bunun üstüne fiyatlar yükseliyorsa, [Devamı]
    Türkiye Sefalet Endeksinde Kıbrıs’tan kötü durumdadır
    Güven Sak, Dr. 29 Mayıs 2014
    Ülkeler ikiye ayrılıyor: İçinde bulundukları durumun farkında olanlar ve içinde bulundukları durumun farkında olmayıp, bir hayal aleminde yaşayanlar. Ben son günlerde Türkiye’nin ikinci grupta liderliği garantilemek üzere olduğu kanaatindeyim. Neden böyle düşünüyorum? Bir süreden beri Arthur Okun’un 1970’lerden kalma Sefalet Endeksi’ni merak edip ülke ülke bakıyorum. Baktıkça başlangıçtaki kanaatim giderek güçleniyor. Türkiye, yalnızca içinde yaşadığı kavanozun dünyanın ta kendisi olduğunu düşünen küçük kırmızı balığa benzemiyor. Üstelik bir başka dünyanın mümkün olabileceğine de asla inanmıyor. Yoksa Türk’ün Türk’e propagandasının bir sınırı olabilirdi. Ama buyurun, yok işte. [Devamı]