Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Bu maddeleri hangi şaşkın kaleme alıyor acaba?
    Güven Sak, Dr. 08 Aralık 2014
    Ben son günlerde en problemli meselemizin kanun yapma yöntemimiz olduğu kanaatindeyim. Hani aklınıza gelir de “en çok neresi aşındı?” ya da “nereyi düzeltmek lazım?” diye sorarsanız, hemen kanun yapma tekniğimiz diye cevap verebilirim. Torba yasanın icadından beri, kamu idaresinde neler olup bittiğini, kimin nerede yetkili ve neden sorumlu olduğunu, Ankara’da hiç kimsenin tam olarak bildiğini zannetmiyorum. Abartmıyorum. Bilenler tam da böyle söylüyor. Ben de bugün beni rahatsız eden bir düzenleme ile ilgili olarak birkaç noktanın altını çizmek istiyorum. [Devamı]
    Diyarbakır, Erzurum’u geçti ama Gaziantep’i geçemedi
    Güven Sak, Dr. 04 Aralık 2014
    1927 yılında Türkiye’de yaşayan her 1000 kişiden 20’si Erzurum’da, 16’sı Gaziantep’te, 14’ü ise Diyarbakır’da yaşıyordu. 1927 yılında nüfus yoğunluğu açısından baktığınızda Erzurum 1’inci, Gaziantep 2’nci, Diyarbakır 3’üncüydü. Sıralama 1965 yılında değişmedi. 1980 yılında, Türkiye’de yaşayan her 1000 kişiden 18’i Erzurum’da, 18’i Gaziantep’te, 17’si ise Diyarbakır’da yaşıyordu. Peki, 1980 sonrası dönüşümden sonra ne oldu? 2012 yılı itibariyle bakarsanız, her 1000 kişiden 10’u Erzurum’da, 25’i Gaziantep’te, 21’i ise Diyarbakır’da yaşamaya başladı. 1980 sonrası dönüşüm, en çok Gaziantep’e yaradı. Diyarbakır da nüfus açısından büyüdü. Erzurum ise büzüldü kaldı. Üç il sıralamasında Gaziantep 1’inci, Diyarbakır 2’nci, Erzurum 3’üncü oldu. Toplam olarak bakarsanız, 1927 yılında her 1000 kişiden [Devamı]
    Faizi hala düşüremediyseniz, bir de yargı bağımsızlığını deneyin
    Güven Sak, Dr. 02 Aralık 2014
    Taha Akyol’un “Türkiye’nin Hukuk Serüveni”ni okudunuz mu? Daha yeni çıktı. Ben okudum. Bu aralar tarihimizi şöyle yeni bir gözle, yeniden keşfetmenin tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Taha Bey’in yeni kitabı bu iş için biçilmiş kaftan. Üstelik bana bu yılın Ekim ayında yayımlanan bir başka çalışmayı anımsattı. Zihnim açıldı. Yanlış bildiklerimi düzelttim. Gelin size de anlatayım. Siz de okuyun, zihniniz açılsın. Kurucu atalarımızla bir kez daha gururlanın. Tarihimizi yanlış bilmeyin. [Devamı]
    Ekonomimizin toparlanma gücünü artıracak tedbirlere odaklanalım
    Güven Sak, Dr. 01 Aralık 2014
    Arada sanki öyle değilmiş gibi yapsak da, Arap Baharı sonrasında, içinde bulunduğumuz coğrafya hiç de iç açıcı değildir. Güneydeki komşularımız Suriye ve Irak’tır. Kuzeydeki Ermenistan ile zaten diplomatik ilişkimiz bile yoktur. İran daha dünya ile barışık değildir. Geçen gün Irak ile ticaretimizi anlatan yandaki grafiğe bakıyordum. Irak eskiden bizim ikinci büyük ticaret ortağımızdı. İlk Amerikan harekâtından sonra ticaretimiz yok oldu, Orta Doğu kapısı bir süre kapandı. İkinci Amerikan harekâtı kapıları yeniden açtı. Grafik, ortadaki deseni pek güzel özetliyor. Irak’ta hayatını kaybeden sivillerin sayısı ile Türkiye’nin Irak’a olan ihracatı arasında negatif bir ilişki var. Irak’ta hayatını kaybeden sivil sayısı azaldıkça ticaret artıyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı arttıkça ticaret aza [Devamı]
    Japonya, Kore ve Tayvan’ı birbirine bağlayan nedir?
    Güven Sak, Dr. 27 Kasım 2014
    Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girebilmesinin ilk şartı nedir? Öncelikle kişi başına milli gelirimizin şimdiki 10 bin dolar düzeyinden 25 bin dolar düzeyine çıkması gerekir. Türkiye, 2006 yılından beri 10 bin dolar barajına takılmış, ileriye doğru adım atamıyor. Olduğu yerde debeleniyor. Sayın Başbakan o dönüşüm programlarını tam da memleket debelenmekten kurtulsun diye açıklamadı mı? Aslında herkes içinde bulunduğumuz halin kalıcı olmadığının farkında. Bu refah düzeyini bu halde, bu değişen dünyada sürdürebilme şansımız yok. Ya daha mütevazı bir yaşama hazırlık yapacağız, ya da daha fazla zenginleşeceğiz. Ama benim bugünkü konum tam da bu değil doğrusu. Dönüşüm programları değerlendirmesine giden yolda, bu işi bizden daha önce yapanlara, bu yoldan daha önce geçenlere ş [Devamı]
    Çin’den ev almakla, Türkiye’den ev almak aynı şey değildir.
    Güven Sak, Dr. 25 Kasım 2014
    Geçtiğimiz Cuma günü Amerikan The Wall Street Journal gazetesinde, sonu “Ben Çin’de sarının yalnızca kalkınmanın değil, aynı zamanda batan güneşin rengi de olduğunu öğrendim” diye dramatik bir biçimde biten bir makale yayımlandı. Yazarı tam 4 yıl Pekin’de yaşamış olan gazeteci Bob Davis’di. Makale, Çin mucizesinin, borca dayalı gayrimenkul balonu ile yolsuzluğa dayalı kamu harcamalarından ibaret olduğunu anlatıyordu. Büyümenin yüzde 10’lardan yüzde 7’ye gerilemesini ise kıyamet alameti olarak gösteriyordu. Yazı ayrıca son 50 yıl içinde hızlı banka borcu biriktiren Brezilya, İsveç, İrlanda ve İspanya gibi ülkelerin hep krize girdiğinin altını çizip, şimdi de sıranın Çin’de olduğunu ima ediyordu. Doğrusu ya, ben Çin’de 4 yıl filan yaşamadım. APEC Zirvesi için 6 gün orada kaldım. Yani Çin’in [Devamı]
    Çin, Türkiye’ye baka baka kararıyor
    Güven Sak, Dr. 24 Kasım 2014
    Bundan birkaç yıl önce Dünya Bankası’nın İstanbul’da düzenlediği bir toplantıdaki Çinli katılımcının ne dediğini bugünlerde daha iyi anladım. Benim hatam. O vakitler, Dominique Strauss Kahn daha IMF başkanıydı. New York Times gazetesi her hafta mutlaka Türkiye’ye övgüler düzen bir haber ya da makale yayımlardı. Farklı zamanlardı. İşte o toplantıda da, Çin’deki büyümenin sürdürülebilir olmadığına ilişkin eleştirileri dinleyen Çinli katılımcı sonunda, “Biz bugüne kadar siz ne derseniz onu yaptık. Bugün ortaya çıkan sonuçlar kötüyse, siz de oradaydınız. Ben sizleri gördüm. Şimdi buradan nasıl çıkacağımızı da birlikte düşünelim” demişti. Çin hızla büyüdü. Yaklaşık 700 milyon kişiyi yoksulluk sınırının üzerine çıkardı. Çin’in düzenli dönüşüm sürecinde bir dönem böylece geride kaldı. Türkiye ile [Devamı]
    Mühendisler için tek başına kurtuluş yoktur
    Güven Sak, Dr. 21 Kasım 2014
    Son günlerde, 2013 yılında kabul edilen 10.Kalkınma Planı ile 2014 yılında yayımlanan OECD Türkiye Araştırması (Economic Survey of Turkey 2014)’nda gözüme çarpan şirketler arası verimlilik farklarına bakıyorum. Görünen hal şudur: Birincisi, Türkiye’de küçük işletmelerle büyük işletmeler arasında bir verimlilik uçurumu vardır. Bu uçurum başka ülkelerde bizdeki kadar derin değildir. Küçük işletmelerimizde çalışanların emeği sanki daha az bereketli gibi durmaktadır. İkincisi, yabancı sermayeli işletmelerde çalışanlar, yerli sermayeli işletmelerde çalışanlara göre daha verimlidir. Bakın bu da gariptir. Hepsi aynı toprağın mahsulüdür. Ama ortada sistematik bir bozukluk vardır. [Devamı]
    Yabancı sermayeli şirketlerde çalışan Türk işçileri neden 2 kat daha bereketlidir?
    Güven Sak, Dr. 20 Kasım 2014
    Geçenlerde, Türkiye’de iş yapan kocaman yabancı firmalardan birinin yöneticisi bana “temel meseleniz nedir biliyor musun?” diye sordu ve ekledi: “Türkiye’de bu kadar yıldır çalışıyoruz ama henüz Türk şirketlerinden oluşan ve küresel rekabet gücüne sahip bir tedarik zinciri oluşturamadık. Türkiye’deki yerli ortağımızla birlikte üretim yapıyoruz ama o tek şirketi aşan bir yayılma etkisi gözlemlemek mümkün olamadı. Ortağımız hala dişe dokunur bir tedarik zinciri oluşturamadı. Yarın o batsa, bizim Türkiye ile bağımız kopar, ortada böyle bir ilişki olduğuna dair bir emare de kalmaz. Biz uzun yıllardır buradayız ve bence siz bir yerde yanlış yapıyorsunuz.” Uzun oldu ama bana sorarsanız dostum haklıydı. [Devamı]
    Çin, aynı anda hem öyle hem de böyle bir yer
    Güven Sak, Dr. 18 Kasım 2014
    Geçen hafta Çin’deydim. Şimdi beni görenler hep “Çin nasıldı?” diye soruyorlar. Ben de “Çin, hem öyle hem de böyle bir yer” diyorum. Çin hala değişim sürecinin tam ortasında. Ne o halde, ne de bu halde. Katı olan her şeyin buharlaştığı bir dönemde. Üstat böyle demişti. Her şey şimdilik o buharlaşmış halde havada asılı duruyor. Eski halden çıkmış ama daha yeni hale de tam olarak dönüşememiş. Hem öyle hem de böyle dediğim o. “Türkiye de zaten öyle” demeyin. Bizden daha bir “arada derede” halleri var onların. Hemen üç örnek vereyim, kafanızda daha iyi canlansın. [Devamı]