Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Referandumdan ekonomi için neler çıktı?
    Güven Sak, Dr. 14 Eylül 2010
    Şeker Bayramı'nı takiben bu pazar günü yapılan referandumdan güçlü bir evet çıktı. Bana kalırsa, seçmenler genel olarak içinde bulundukları vaziyetten memnun olduklarını ortaya koydular. Hükümet, referandum sürecinden güven tazelemiş olarak çıktı. Neden oldu, nasıl oldu? Ayrı bir mesele ama sonuçta böyle oldu. Peki, ekonomi açısından bakıldığında bu referandumda ortaya çıkan sonuçlar neler olabilir? Gelin bir bakalım. [Devamı]
    Kriz, sandığı teğet geçmiyor
    Güven Sak, Dr. 07 Eylül 2010
    Sağda solda seçim faaliyetlerini takip ediyor musunuz? Bakın, Türkiye artık seçim mevsiminde. Siz, adının referandum olmasına, içinin bir sürü meseleyle süslenmesine filan bakmayın, sandık sandıktır. Bu ülkede 1950'den beri hepimizin en özgür ânı sandığın başıdır. Sandık önünüze geldiğinde, sonucu belirleyen hayattan memnuniyetinizdir. Memnunsanız evet dersiniz, memnun değilseniz hayır. Her şeyin iyi olacağına dair inancınız yüksekse evet dersiniz, değilse hayır. Ben bu çerçeveden bakıldığında, burada da dünyanın başka yerlerinde de krizin, sandığı teğet geçmeyeceğini düşünüyorum. Hatırlayın bundan önceki yerel seçim denemesinde de böyle olmuştu. "Nereden çıktı şimdi bu" demeyin, önce bir dinleyin. [Devamı]
    Çin'in iki numarası Bahamalar'da ne arıyor?
    Güven Sak, Dr. 04 Eylül 2010
    Wu Bangguo, Çin Parlamentosu'nun başkanı. Politbüro İcra Komitesi'ndeki görevine bakarsanız ülkenin iki numarası konumunda yer alıyor. Bangguo daha geçenlerde, eylül ayının başında, Bahama Adaları'nı ziyaret ediyordu. Neden mi? Başkent Nassau'daki yolları bu ara Çinliler yapıyor. Ayrıca yine başkentte büyük bir stadyum inşa ediliyor. Bundan birkaç yıl önce Çinliler, Bahamalar'da kocaman bir tatil köyü de inşa etmişlerdi. Şimdi bundan ne çıkarmak lazım? Benim çıkardığım birkaç sonucu dinlemek ister misiniz? İsterseniz, aşağıya buyurun bakalım. Dünyanın adını bilmediğiniz ülkelerinde dolaştığınızda, etrafta inşaat adına bir faaliyet gördüğünüzde, onu mutlaka bir grup Çinli yapmış oluyor. En azından bu vaziyet benim bile dikkatimi çekmeye başladı böyle ülkelerde dolaşırken. Otelde, istasyonda [Devamı]
    Şirketlerin artan kârları işlerin ille de iyi olduğunu göstermez
    Güven Sak, Dr. 31 Ağustos 2010
    Geçen hafta ben en çok "Sayın Başbakan'ın gördüğünü biz göremedik, krizin teğet geçtiğini fark edemedik" haberlerini sevdim. Haberler, şirketlerin artan kârlarıyla alakalıydı. Ama önce bir değerlendirme: Ben buna, "Filimize kardeş lazım" sendromu diyorum. Nasrettin Hoca'nın fıkrasını hatırlar mısınız? Timur'un ordularının Anadolu'yu kasıp kavurduğu yıllar. Demek ki 1402'deki Ankara Savaşı'nın sonrasındayız. Timur, Yıldırım'ı yenmiş. Anadolu'da taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamış. Bu arada Hoca'nın köyüne de bir fil göndermiş, beslensin, bakılsın diye. Timur'un Hindistan seferi, Anadolu seferinin hemen önündeydi ve Timur ordularına filin eklenmesi 1398 filan gibi olmalı. Fıkra, mıkra ama tarihler tutuyor işte. Neyse, ahali bu file bakmaktan bıkıyor. Fil yedikçe yemeye devam ediyor. [Devamı]
    İran'daki TOEFL sınavları da yaptırımlara takıldı
    Güven Sak, Dr. 28 Ağustos 2010
    Aslında İranlılar yaptırıma yabancı değil. Alışkın. İran'la iş yapanlar için de aynı durum geçerli. Bu, uluslararası toplumun, İran için aldığı dördüncü yaptırım kararı. En azından alışkın olmalılar ama bu kez getirilen yaptırım kararı eskisine göre daha kafa karıştırıcı. Amaca uygun yani. Amaç; dünyanın her tarafından, iş insanlarının İran ile iş yapmalarını engellemekse, bu kez alınan karar yeterince kafa karıştırıcı. Ben olsam oraya yatırım filan yapmazdım. Ne diyordu yasanın çıktığı günlerde bir Amerikalı senatör: "Ya İran'la işbirliği yaparlar ya da bizimle." Hayatta her şeyin bir maliyeti, fiyatı vardır. Ama buyurun, yaptırıma takıla takıla önce TOEFL sınavları takıldı. Bakın nasıl takıldı? Bugünün konusu budur efendim: TOEFL, yaptırım kararına nasıl takıldı? Mesele nasıl çözüldü? Me [Devamı]
    Siyasetteki Bart Simpson üslubu kötüdür
    Güven Sak, Dr. 26 Ağustos 2010
    Artık siyaset mevsimindeyiz. Bundan sonrası 2014'e kadar böyle gider. Hiçbir şey de olmaz. Siyasi ikbal hırslarından bir parmak öteye gidilemez. Bakın; anayasayı el birliğiyle yine birleşme değil, ayrışma vesilesi yapmayı başarmış bulunuyoruz. Aferin bize. Uganda ve daha yenilerde Kenya tam tersini becermişti. Bizde, şenlikli anayasa reformu yapacak, becerikli lider şimdilik bulunmuyor galiba. Ama bakın ben ona o kadar takılmıyorum. Siyasetteki 'Bart Simpson üslubu' dikkatinizi çekiyor mu? Ben bu aralar daha çok ona takılıyorum. Peki, Bart Simpson üslubu herhangi bir sorunu çözer mi? Gelin bir bakalım. The Simpson çizgi dizisini izlemeyi sever misiniz? Ben pek severim. Fırsat buldukça da izlerim. Televizyonların ilk prime time çizgi dizisi oydu. Ailenin ortanca çocuğu yaramaz Bart Simpson [Devamı]
    Stieg Larsson'u nasıl bilirdiniz?
    Güven Sak, Dr. 21 Ağustos 2010
    İsveçli gazeteci Stieg Larsson elektronik kitap satışları 1 milyonu geçen ilk yazar oldu. Şimdi buradan yol ikiye ayrılıyor. Serbest çağrışım yolunda ya elektronik kitap diye işe başlayabiliriz ya da Milenyum Üçlemesi sapağını seçebiliriz. Hayatta her an birden çok kapı vardır. Gelin ikinci yoldan gidelim: Doğrusu ben Stieg Larsson'u yenilerde fark edenlerdenim. Ama bakın o başlıktaki musalla taşı sorusuna gönül rahatlığı ile "İyi bilirdik" diyebilirim. 'Ejderha Dövmeli Kız'ı okudunuz mu? Beğendiniz mi? Peki, ya 'Ateşle Oynayan Kız'ı? Onu da beğendiyseniz şimdi 'Arı Kovanına Çomak Sokan Kız'ı ya da 'Arı Kovanını Tekmeleyen Kız'ı bekleyin. Bakalım çevirmen başlığını nasıl koyacak? Ben en çok en sonuncuyu sevdim. Ama elbette Lisbeth Salander ve Mikail Blomkvist'i de çok sevdim. Gelin bakın n [Devamı]
    Türk-Amerikan ilişkilerinde iki hayırın hikayesi
    Güven Sak, Dr. 17 Ağustos 2010
    Derler ki, hayırda hayır vardır. Başbakanımız bugünlerde her yerde "evet" diye dolaşıyor olsa bile, uluslararası kamuoyunda Türkiye, son dönemde, "hayır"ları ile nam salmış durumdadır. Bugün konumuz günün soğukluğudur. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkileri bugünlerde pek öyle sımsıcak değil. Eskiden de böyle dönemler olmaz mıydı? Olurdu. Her dönemin soğukluğu kendisine özgüydü. Gelin bugün kısaca günün soğukluğuna bir bakalım. Günün soğukluğunun kaynağı, güne ait iki "hayır"la yakından alakalıdır. İki "hayır"ın farkını doğru kavrarsak içinde bulunduğumuz süreci daha iyi değerlendirmek mümkün olabilirmiş gibi geliyor bana. Türk-ABD ilişkilerindeki iki "hayır"ın hikayesini dinlemek ister misiniz? İsterseniz aşağıya bekleriz, efendim. [Devamı]
    Yemen'den artık kahve değil, 'kat' gelir
    Güven Sak, Dr. 14 Ağustos 2010
    Yemen'i nasıl bilirsiniz? Ben "Kahve Yemen'den gelir" diye bilirdim. Geçen hafta sonu 'kat'la tanıştım. Hem de garip bir şekilde: Aden'den kıyı şeridi boyunca Hudeyde'ye doğru giderken arabanın şoförü ve de yanında bize mihmandarlık yapmakta olan bakanlık görevlisi birden yeşil yapraklı bir otu yemeye başladılar. Öyle birden yani. Yeşil yapraklı bir bitkiyi eline aldı ve yaprakları yemeye başladı. Yol boyu onların yanakları şişti. Uygulamalı antropoloji dersi gibiydi: Nasıl kat çiğnendiğini, Aden-Hudeyde yolu üzerinde öğrendim. Katın ne olduğunun ayrıntılarını da elbette. Söylenenlere bakılırsa, Yemen'de artık kahveden çok kat üretiliyormuş. 'Kat çiğnemek' yediden yetmişe bütün Yemenliler için bir nevi milli spor gibi duruyor. Saat üçten sonra etraf hafif yana kaykılmış, birbirleriyle konu [Devamı]
    Artan girdi maliyetleri kur tartışmasında önemlidir
    Güven Sak, Dr. 12 Ağustos 2010
    Sanki küresel bir Nasrettin Hoca fıkrasının içinde gibiyiz. Kaybettiğimizi buldukça seviniyoruz. Dünyanın her tarafında her ülke yaklaşık iki yıldır devam eden iktisadi krizin hasarını telafi etmeye çalışıyor. Dolayısıyla işin ikili bir karakteri var. Bir yandan 2 yıl önceki gibi çukurun dibinde değiliz. Öte yandan çukurdan çıkmış da değiliz. Aralarda bir yerdeyiz. Bu arada bazı ülkeler diğerlerinden daha iyi performans gösteriyor. Türkiye ise en iyiler arasında değil. Neden değil diye irdelemeye devam edeceğiz. Ama önce başladığım işi bitireyim. Geçen hafta "Neden liranın değerinden yakınıyorlar" diye sohbete başlamıştım, laf yarım kaldı. İsterseniz bugün yarım bıraktığımı tamamlamaya çalışayım. Tamamlayayım ki "Ne yapmalı" bölümüne gelebilelim. Tespitten teşhise, oradan da reç [Devamı]