Kürtaj yasağı suç oranını arttırıyor
05 Haziran 2012
ABD'de yapılan araştırma 1973'teki kürtaj serbestleştirme kararının suç oranlarının düşmesinde etkili olduğunu gösterdi. Bu günlerde memlekette kürtaj tartışılıyor. Tartışma başlayalı bir 10 gün filan oldu. Her an her yerde konu gündemde amma velakin incir çekirdekleri hala boş duruyor. Şimdi siz yarın Türkiye’de kürtajı yasaklayan yeni düzenleme yapıldığında, bunun hayatlarımızı somut olarak nasıl etkileyeceğine dair bir kanaat sahibi oldunuz mu? Ben daha olmadım. Kürtajın bir doğum kontrol aracı olarak kullanılmasından rahatsız olabilirsiniz. Ya da kadınların kendi bedenleri ile ilgili kararları kendi başlarına alma haklarını daha öncelikli bulabilirsiniz. Ama her durumda, kürtaj yasağı ya da kürtaj serbestleştirmesinin, hepimiz için, önceden planlanan ya da planlanmayan, ne tü
[Devamı]
Sıfır sorun politikası hala canlı ve güçlüdür
02 Haziran 2012
Bazıları sıfır sorun politikasının Arap Baharı ile birlikte çöktüğünü iddia ediyor. Ama bence çok yanılıyorlar. Türkiye’nin komşularına yaklaşım biçimini bir düşünün. Parametreler değişmiş olabilir; ancak bölgesel ekonomik entegrasyon Türkiye ve bölge ülkeleri için önemli olmayı sürdürdükçe söz konusu politika çerçevesine ihtiyaç baki kalacaktır. Sıfır sorun politikası ancak ekonomik uyanış siyasi uyanışa yol açtığında ve halklar hükümetlerinden bağımsız olarak aralarında bağ oluşturmaya başladığında ortadan kaybolacaktır.
[Devamı]
Kararsız Avrupa İsviçre'yi imandan ediyor
01 Haziran 2012
İsviçreliler de olup bitenlerden, Avrupa Birliği'nin likidite dökerek vaziyeti idare etmesinden rahatsızlar. Buyurun buradan yakın: İsviçre de Çin gibi oluyor. Yok, onlar bizim gibi toplumsal hayatın her alanında, sağlıkta, basın hürriyetinde, ifade özgürlüğünde 1930’ların devletçiliğine geri döndükleri için Çin gibi olmuyorlar. Orada öyle, 1930’ların devletçilerinin bile akıl edemediği, “Gerekirse biz çocukları ailelerden alıp, kendimiz büyütürüz” gibi laflar edebilen sağlık bakanları filan bulunmuyor. Kimse çıkıp, “Sen önce bir yetiştirme yurtlarına bakıver bir zahmet. Onlar faydalı yurttaşlar oldu, şimdi sıra yenilerine mi geldi?” filan demeyi de akıl etmiyor. Ama bakın, bu günlerde, dünya yeni bir Euro Bölgesi krizi beklentisi ile çalkanırken İsviçre, sermaye kontrolleri geti
[Devamı]
TTK'ya uyumun maliyeti 6 milyarı aşar mı?
29 Mayıs 2012
Türkiye, küçük şirketler üzerindeki kamuyu aydınlatma yükümlülüklerini TTK ile arttırırken Amerika hafifletmektedir. Yasaya uymanın maliyeti ne kadar düşük olursa, o yasa o kadar rahat uygulanır. Uyum maliyeti arttıkça yasaya direnç de artar. Ben son günlerdeki Türk Ticaret Kanunu (TTK) tartışmalarına, bu nimet külfet dengesi açısından bakma eğilimindeyim. TTK iyidir. Peki, bu iyilik getirdiği külfete göre nasıldır? Hangi tür şirketleri daha yüksek bir külfet beklemektedir? Ortam buna uygun mudur?
[Devamı]
Türkler neden hala İngilizce konuşamamaktadır?
26 Mayıs 2012
Diplomatlar geçmişle bugünü karşılaştırma konusunda oldukça iyidir. Özellikle de aynı ülkeye birden fazla kez atandılarsa... Geçenlerde Ankara’da görev yapmakta olan ve yirmi yıl önce de Ankara’da çalışmış bir yabancı diplomatla sohbet ediyordum. İlk kez atandığı zamandan bu yana Türkiye’nin sağladığı ilerlemeden, Ankara’nın bugün nasıl daha medeni olduğundan ve Ankaralıların nasıl daha kendine güvenli olduklarından bahsetti.
[Devamı]
Nedir bu 49'un hikmeti?
25 Mayıs 2012
Fransa'da 49 çalışanı olan şirketlerin bir bölümü bir tane daha çalışan edinip, çalışan sayısını elliye çıkarmamaya özen gösteriyor. Haber geçenlerde Bloomberg Businessweek dergisindeydi. Buna göre, Fransa’da 49 çalışanı olan firmaların sayısı 50 çalışanı olanlardan 2,4 kat daha fazlaydı. Şirketlerin bir bölümü bir tane daha çalışan edinip, çalışan sayısını elliye çıkarmamaya özen gösteriyordu. Neden böyle yapıyorlardı? Elbette bir dizi işgücü piyasası düzenlemesinin yapılma biçimi nedeniyle böyle davranıyorlardı. Buna göre, elli çalışanı olan firmaların işçi konseyleri kurması gerekiyordu. Kurulan bu işçi konseylerine şirketin yönetimi ile ilgili konularda hesap vermek gerekiyordu. Kırk dokuz sayısının yasalardan kaynaklanan bir hikmeti vardı. Haberi okuduktan sonra bakın neler
[Devamı]
'Ne padişah, ne sultan, bi enişten, bi ablan'
22 Mayıs 2012
Son günlerde, yürütmeyi ve yasamayı ayrı seçimlerle oluşturmanın faydalı olabileceğini daha fazla düşünmeye başladım. Ben 1960’ların ilk yarısında doğdum. 1965’te Sayın Süleyman Demirel başbakan oldu. Süleyman Bey hep başımda oldu. Amerika’da benimle aynı yıl doğanlar için durum öyle değildi. O zaman Amerika’da Başkan Johnson dönemiydi. Sonra Richard Nixon, Gerald Ford, James Carter, Ronald Reagan, I. George Bush ve Bill Clinton geldi. Süleyman Bey bu arada hep bizim başımızdaydı. Süleyman Bey başbakan olduğunda, İngiltere’de Harold Wilson başbakandı. Sonra Edward Heath, James Callaghan, Margaret Thatcher, John Major ve Tony Blair geldi. Bizim buralarda Süleyman Bey 1965’ten 2000’e tam otuz beş yıl hep başımızdaydı. Türkiye’de lider sultası denildiğinde, aklıma hemen Süleyman Dem
[Devamı]
AB neden Türkiye’de rol üstlenmelidir?
19 Mayıs 2012
Bir zamanlar Avrupa Birliği (AB) Türkiye’de dönüşümün lokomotifi ve başarılı bir yapısal dönüşüm modeliydi. Hem değişimin aktörü, hem de Türkiye için bir rol modeliydi. Ancak Türkiye’de halen böyle düşünen çok az insan var. Eurobarometer anketlerine göz gezdirince kadim kıtanın cazibesini kaybettiği ortaya çıkmaktadır. Türklerin gözünde, bir bütün olarak AB’nin imajı düşmektedir. Elbette, Avrupalıların son dönemdeki özgüven kaybı bu durumun düzeltilmesine yardımcı olmamaktadır.
[Devamı]
Neden bir Hyundai çıkartamadık?
15 Mayıs 2012
Biz, mesleksiz üç kişi daha iş bulsun diye teşvik tasarlıyoruz. Onlar şampiyon yetiştirmek için tasarlıyor. Seul ziyaretinden beri aklımdan çıkmayan sorulardan biri de, “Neden biz bu topraklardan bir Hyundai çıkartamadık?” sorusudur. Diyeceksiniz ki,”Bitmedi şu iki günlük Seul ziyareti anıların!” Vallahi haklısınız. Ne yapayım? Etkilendim işte.
[Devamı]
Başkanlık sistemi Türkiye’nin önceliği midir?
12 Mayıs 2012
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan resme dahil olsun ya da olmasın, cumhurbaşkanının yetkileri tartışması Türkiye’nin öncelikleri arasındadır. Gelin bakın neden öyledir. Türkiye halen bir formdan diğerine geçme uğraşında, değişmekte olan bir ülkedir. Ekonomik dönüşüm süreci 1980’lerin başında yapılan politika reformları ile başlamıştır. 2000’lere gelindiğinde büyük şehirler dışındaki şehirlerde sanayinin gelişmesi ve yeni orta sınıfın doğuşu ile birlikte siyasi dönüşüm süreci de başlamıştır. Bugünkü yeni anayasa süreci sadece yeni bir dönemin başlangıcı değil, aynı zamanda Türkiye’de açık ve canlı bir tartışma sürecinin çıkış noktalarından olmuştur. Siyasette uzuncadır süren karnından konuşma dönemi artık sona ermektedir. Anayasa tartışmaları yalnızca yeni anayasanın yazılmasıyla ilgili değildi
[Devamı]