TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu / Cihat Baluken
Türkiye’nin de taraf olduğu 197 ülkenin imzaladığı Paris Anlaşması, ülkelerin ulusal şartlarına uygun şekilde hazırladıkları ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) Sekretaryasına sundukları emisyon azaltım beyanlarını (Ulusal Katkı Beyanı) baz almaktadır. Bu anlaşma, taraf ülkeleri her 5 yılda bir kendi beyanlarını iyileştirmeye davet ederek emisyon azaltımının sağlanmasını amaçlamaktadır. Türkiye’de tüm sera gazı emisyonları içinde karbondioksitin payı %80,2’dir. Toplam CO2 emisyonlarının 2021 yılında %32,7’si elektrik ve ısı üretiminden olmak üzere %85,2’si enerji sektörü kaynaklı gerçekleşmiştir. Enerji kaynaklı karbondioksit emisyonları da bir yıl öncenin aynı dönemine göre %9,6 oranında artış göstermektedir. Türkiye’nin enerji kaynaklı emisyonlarda yaşadığı artış miktarı, yaklaşık %70 olan küresel ortalamanın üstündedir. 2022 yılında fosil yakıtlardan salınan emisyonların toplam emisyonlar içerisindeki oranı ise %64 civarında gerçekleşmiştir. Bu rakam içerisinde en büyük payı %45 ile kömürden salınan emisyonlar almaktadır. (IEA, 2020).
Dolayısıyla Paris Anlaşması ile toplam emisyonlar içerisinde enerjiden kaynaklı payın azaltılması, özellikle de en çok emisyonun salındığı kömürden elde edilen enerji miktarının azaltılması büyük önem taşımaktadır.
Kömürden çıkış süreci ise işverenlere, işçi ile ailelerine ve çevreye karşı önemli sorumlulukları beraberinde getirmektedir. Adil geçiş tanımı, tüm paydaşlara karşı sorumlulukların yerine getirilmesini düzenleyen mekanizmanın tasarımı olarak görülmektedir. Bu yazıda, öncelikle adil geçiş tanımının ortaya çıkış süreci, temel ilke ve prensipleri ve tarihsel gelişimi ele alınmaktadır. Ardından adil geçiş yönetişim çerçevesini oluşturmuş veya bu yolda aksiyon almaya başlamış ülke örnekleri açıklanmaya çalışılmıştır. Yazının son kısmında ise Türkiye’nin demografik, ekonomik, beşeri ve coğrafi özelliklerine en uygun modele yönelik dğer ülke örnekleri üzerinden çıkarımlarda bulunulmaktadır. Kömürden çıkış ve adil geçiş sürecinde, tüm paydaşları kapsayan ve kimseyi arkada bırakmama prensibine dayalı bir yönetişim modelinin oluşturulması gerekliliği bu yazıda vurgulanmaktadır.
Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.