The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
Avrupa Komisyonu eski Başkan Yardımcısı ve TOBB Başkan Danışmanı Günter Verheugen, AB ve Türkiye-AB İlişkilerindeki son gelişmeleri değerlendirdi.
ANKARA- Avrupa Komisyonu eski Başkan Yardımcısı ve TOBB Başkan Danışmanı Günter Verheugen 22 Temmuz 2010 tarihinde TEPAV tarafından düzenlenen yuvarlak masa toplantısında AB ve Türkiye-AB İlişkilerindeki son gelişmeleri değerlendirdi.
Konuşmasında, AB'deki ekonomik ve mali krize değinen Verheugen, AB'nin yapısal zayıflıklar ve yetersiz reformlardan kaynaklanan bu krizle başa çıkabilmek için gerekli mekanizmalara sahip olduğunu, bunların başında da AB sisteminin temelinde yer alan "eşgüdümlü tepki" (coordinated response) olduğunı söyledi. Verheugen her ne kadar bazı önemli AB ülkelerinin yakın zamanda AB'nin "dayanışma " ilkesini sorgulatacak tutumlar içine girdikleri izlenimi ortaya çıktıysa da ortak politikalar uygulanması gerekliliği konusunda belirli bir uzlaşıya varıldığını, AB'nin uzun dönemli strtejisinin makro-ekonomik politikaların koordinasyonu olduğunu ifade etti. Verheugen mali istikrara ekonomik operatörlerin işleyişinden ziyade sağlıklı ekonomik politikaların sonucunda ulaşılabileceğini de sözlerine ekledi.
AB'nin yeni ekonomik stratejisini ve 2020 yılı için ekonomik hedeflerini belirleyen " 2020 Stratejisi"ne de değinen Verheugen, bu stratejinin Lizbon Stratejisi ile aynı ilkeleri temel aldığını, stratejinin temel varsayımının ekonomik küreselleşmenin devam edeceği yönünde olduğunu ve dolayısyla küreselleşmiş bir dünyada, AB'nin sosyal yapıyı zedelemeden rekabet gücünü artırmayı hedeflediğini, bunu da AR-GE harcamalarıın artırılması ve insana yatırımla gerçekleşeceğini, bu arada iklim değişikliği ile mücadelenin de esas olduğunu ve rekabet gücünü artırmak için AB'nin bu konuda taviz vermeyeceğini açıkladı. Verheugen bütün bu unsurların KOBİ'ler açısından da önem taşıdığını vurguladı.
Verheugen AB'nin 2020 Stratejisi hakıında konuşurken ise AB'nin artık eski korumacı politilara dönmeyeceğini belirtti.
Türkiye-AB ilişkilerini de temelde ekonomik açıdan değerlendirmeyi tercih eden Verheugen, Türkiye'nin AB'nin 2020 Stratejisini bir takım zorlukları olsa da kendisine uyarlıyabileceğini, Türkiye ekonomisinin şu anda başlıca açmazlarının AR-GE harcamalarının düşüklüğü, yüksek enerji fiyatları ve enerjide dışa bağımlılık olduğunu, bütün bu husuların AB ekonomileri içinde geçerli olduğunu söyledi.
Verheugen uzun vadeli perspektifi "mükemmel" gözüken Türkiye'nin bazılarının kısa bir süre önce dile getirdiği gibi AB'ye ekonomik açıdan bir yük olmayacağını kavrayanların sayısının artmakta olduğunu belirterek, AB'de tam anlamıyla gelişmemiş piyasaya sahip bir çok üye ülke olduğuna dikkat çekti.
Sorulan sorulara verdiği cevaplarda Verheugen şu unsurları dile getirdi:
- AB'ye en büyük tehdit mali kriz değil yaşlanan nüfusudur ve Türkiye burada büyük bir avantaja sahiptir.
- AB ile gümrük birliği tesis etmiş bir ülkenin işadamlarının, sanatçılarının ve öğrencileinin AB ülkelerinde hala vize uygulamasına tabi olmaları anlaşılır gibi değildir.
- Kıbrıs sorunu bir "kaçırılan fırsatlar tarihi" görünümü sergilemektedir. AB sözlerini yerine getirememiştir. Kıbrıs sorunu çözülmezse Türkiye'nin AB katılım süreci ortadan kalkacaktır (will fade away).
- Kıbrıs sorunu kamu diplomasisi ile çözülemez, "sessiz diplomasi" gerektirmektedir. Sorunun çözümü asla yalnızca Kıbrıslı Türkler'e ve Rumlar'a bırakılmamlıdır. Bir "paket anlaşma" (package deal) hazırlanmalıdır. Bu güne kadar hazırlanan en iyi paket anlaşma "Annan Planı" dır.
- Avrupa Parlamentosu ve AB üyelerinin önemli bir kısmı "Doğrudan Ticaret Tüzüğü"nü geçmişte desteklemiştir. Tüzük'ün kabul edilmemesinin nedeni Kıbrıs'ın vetosudur. Bu nedenle Lizbon Antlaşması ardından bu konuda nitelikli çoğunlukla karar alınabilirse Tüzük kabul edilebilir.
- Türkiye katılım müzakerelerinin özüne (substance) konsantre olursa bu Türkiye'nin rekebet gücü açısından da önemli olacak ve müzakerelerde de ilerleme sağlanacaktır.
- AB'nin gitgide artan "AB Türkiye'yi başka yönlere itiyor" (Robert Gates, Barack Obama) ithamı AB'yi ciddi şekilde rahatsız etmektedir, AB bu konuda bir adım atma ihtiyacı hissedecektir.