The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi Seçim Kampanyası ve Pasifik Ada Devletlerindeki Faaliyetler | N. Murat Ersavcı
Türkiye, 17 Ekim 2008 yılında, BM Genel Kurulunda yapılan seçimlerde, Batı ve Diğer Ülkeler Grubu (WEOG) adayı olarak, rakipleri Avusturya ve İzlanda’ya karşı yarışmış ve151 ülkenin oyunu alarak 2009-2010 dönemi için BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliğine seçilmiştir. Bunu, ülkemizin son olarak görev aldığı 1961 yılından 50 yıl sonra gelen önemli bir başarı olarak görmeliyiz.
Gerçekten Dışişleri Bakanlığımızın, yürüttüğü etkin kampanyanın yanı sıra, o dönemde Türkiye’nin birbiri ardına yaptığı reformların da tesiri ile adeta “yükselen yıldızının”, söz konusu sonuçta önemli bir katkısı olduğu da kuşkusuzdur. Ayrıca Türkiye, Pasifik Ada Devletlerinin küçük ve orta ölçekli projeleri için bir fon tahsis etmiş ve bu fon son derece rasyonel bir biçimde kullanılmıştır.
Saha diplomasisine (field diplomacy) bir örnek olarak, söz konusu kampanyaya o sırada Türkiye Büyükelçisi olarak görevli olduğum Avustralya’nın ve akredite olacağım 6 Pasifik Ada Ülkesinin (Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri) penceresinden bakmak istiyorum.
Avustralya’nın yanı sıra, Vanuatu, Solomon Adaları, Papua Yeni Gine, Kiribati, Nauru ve Marshall Adalarına yaptığım seyahatlerde, hem Güven Mektuplarımı (Cumhurbaşkanlarının hamili Büyükelçiyi ülkenin temsilcisi olarak tanıtan belge) takdim etmekten, hem de söz konusu ülkelerdeki seçim öncesi girişimlerim ve karşılaştığım bazı ilginç olaylardan bahsedeceğim.
Ayrıca yolculuk sırasında zorunlu aktarmalar yaptığım Guam ve Fiji’den de kısaca söz edeceğim.
Avustralya’da göreve başlamamdan kısa bir süre sonra, (2006 yılı başında) Dışişleri Bakanlığımızdan gelen bir talimatta, BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğine seçilebilmemizi sağlamak üzere geniş bir tanıtma kampanyası başlatıldığı bildirilmekteydi. Bu çerçevede bulunduğum ve akredite olduğum ülkelerden en üst düzeyde randevu temin edilerek, bu ülkeleri mümkün olan kısa zamanda ziyaret etmem isteniyordu. Bilahare, daha sonraki tarihlerde Ankara’dan Büyükelçi Ömer Zeytinoğlu’nun da Özel Temsilci gönderileceği de kaydedilerek, ilgili ülkelerin oylarının temini istenmekteydi. (Büyükelçi Zeytinoğlu ile Papua Yeni Gine, Solomon Adaları ve Nauru’ya birlikte gittik).
Bununla birlikte, Ankara’da masadaki harita üzerinden Pasifik Ada Devletlerine bakıldığında göründüğünün tersine, coğrafi bakımdan bu ülkeler ne birbirlerine yakın, ne de ulaşılması kolaydı. Binlerce ada ve adacıktan oluşan bu coğrafyada, seyrek servis yapan eski uçaklarla, Avustralya’dan bile 13 saati bulan uçuş sürelerinin göz önünde tutulması gerekiyordu. Bunlardan bazıları ile diplomatik ilişkilerimiz bile yoktu. (Kiribati, Marshall Adaları). İmkânlarının da çok kısıtlı olması nedeniyle (Dışişleri Bakanlıklarında yalnızca dört-beş memuru olan ülkeler vardı) yazışmalarımıza yanıt almak çoğu zaman olanaksızdı. Bu nedenle oylarını sağlamak için bilinmeyeni çok, maceralı yolculuklar yapılmalıydı.
Kaldı ki, Ada Devletlerinde Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ilaveten, Avrupa Birliği, Çin, Tayvan ve Japonya’nın iktisadi kalkınmaları için yardım programları vardı. Türkiye’nin, bölgeye uzaklığı ve AB’nin yatırım programları AB üyesi olup adaylığını koyan rakiplerimiz Avusturya ve İzlanda’nın şansını artırmaktaydı. Bizim de, rekabet gücümüzün göreceli olarak yetersiz kalacağını dikkate alan bir strateji tespit etmemiz de gerekiyordu.
Öte yandan, Avustralya’da, Muhafazakâr John Howard hükümeti, adaylığımızı açıklamamızdan bir süre önce, bizimle aynı gruptan (WEOG - Batı Avrupa ve Diğerleri) adaylıklarını açıklayan Avusturya ve İzlanda’yı destekleyeceğini Nota ile muhataplarına bildirmişti. Destek talebimiz hakkında Avustralya Dışişleri Bakanı ve diğer ilgililerle nezdinde yaptığım girişimler, aramızdaki yakın ilişkilere rağmen, “maalesef hükümetin karar verdiği ve ciddi bir ülkede oy değiştirilemeyeceği” şeklinde yanıtlanmıştı.
Bizim açımızdan Avustralya’nın Pasifik ülkeleri üzerindeki büyük ağırlığı dikkate alındığında, tercihinin değiştirilmesi elzemdi. Konunun bir şekilde Başbakan düzeyinde ele alınmasından başka çare kalmamıştı.
Bu arada beklenmedik bir gelişme oldu ve daha Muhalefette iken, her yıl sabah 05.00 de düzenlenen Anzak askerlerini anma töreni (Şafak Ayini) vesilesiyle 2006 Nisan ayında temas ettiğim İşçi Partisi lideri diplomat kökenli Kevin Rudd, Aralık 2007’de iktidara geldi. Başbakan Rudd, Avustralya tarihine ve özellikle kimliklerini oluşturan Çanakkale savaşına önem veren bir şahıstı. Bir başka vesile ile, Başkent Kanberra Hatıra Ormanına Gelibolu’dan getirttiğim bir çam ağacı fidanını birlikte dikmiştik. Destek talebimiz için makamında yaptığım görüşmede, Çanakkale savaşından bu yana gelişen yakın ilişkilerimizi ve büyük Atatürk’ün Anzak annelerine hitaben kaleme aldığı mektubu da hatırlatmış ve her yıl Şafak Ayini vesilesiyle ülkemize giden binlerce Avustralyalılara gösterdiğimiz kolaylıkları dile getirmiştim. Görüşmemizin sonunda Başbakan, adaylığımızın tekrar inceleyeceklerini söylemişti. Olumlu bir adımdı, ancak konuyu gündemde tutacak girişimlerimi ısrarla sürdürmemiz elzemdi. Uygun vesileler ile adaylığımızı hem dost parlamenterlere, hem de Dışişlerine hatırlattım. Bu girişimlerin meyvesi birkaç hafta sonra bir gece geç vakit geldi. Başbakan Rudd’ın (o sırada Kore’ye yapmakta olduğu bir gezisi sırasında) telefon ile aradığını söylediklerinde, heyecan duymamak mümkün değildi. Avustralya Başbakanı, önceki kararlarını değiştirdiklerini ve artık Türkiye’yi destekleyeceklerini bildirdi. Ayrıca Dışişleri Bakanına talimat verdiğini, Pasifik Ada Devletlerinin oylarının Türkiye’ye verilmesi yolunda çalışmalarını istediğini söyledi. Bu gelişmenin bir ölçüde şansımızı arttırmaya başladığına inandım. (Bu vesile Kevin Rudd ile kurduğumuz dostluk, daha sonraki görev yerim olan Brüksel Büyükelçiliğim sırasında da devam etti).
Pasifik Ada Devletlerine ziyaretler:
1.Vanuatu: (Ziyaret tarihi Temmuz 2006)
Avustralya’dan Uçuş Süresi 4,5 saat
Cumhurbaşkanı: Kalkot Matas Kelekele, Dışişleri Bakanı: George Andre Wells
Nüfus: 223 000, Yüzölçümü:12.200 km2 (80 Ada), Başkent Port Villa, GSYİH: 421 milyon dolar, Kişi başına 3100 dolar
Vanuatu, Avustralya’ya yakın, uçak bağlantıları göreceli kolay ve keza turistlerin uğrak yeri olduğundan, diğerler devletlere göre oldukça gelişmişti. Nitekim ziyaretime eşimi de davet ettiler. İlginç bir husus, geziden önce incelediğimiz turizm broşürünün tarihçe kısmında, Adaya 1800’lerin başında gelen ilk misyonerlerin yerliler tarafından “yenildiklerine” (cannibalism) yer verilmesi, Ada Devletleri ile ilginç bir başlangıç olacağının adeta habercisiydi.
“Air Vanuatu”ya ait eski bir Boeing 707 ile Başkent Port Villa’ya vardık. Hava limanında bizi karşılayan sempatik Protokol Müdürü, aynı zamanda aracımızın şoförlüğünü yapıyordu. Güven Mektubu takdim töreni için ertesi sabah saat 10.00 da geleceğini bildirerek, bizi otelimize bıraktı. Ayrılırken, sabah yarım saat önce geleceğini ve hazır bulunmamızı ayrıca vurguladı. Otelimizin, internetteki reklamından farklı ve oldukça mütevazı olduğunu not ederek, yol yorgunluğu ile istirahate çekildik. Sabah 9.00 da Otelin önünde hazırdık. Bunaltıcı tropik sıcaklığına aldırmayarak beklemeye koyulduk. Tören saatine 15 dakika kala ne gelen var, ne giden. Cep telefonu ile iletişim kurulması ise olanaksız. Otel Müdürüne bin bir dil döküp Dışişleri ile temas kuruldu ve Protokol Müdürünün yolda olduğu bilgisini aldık. Araç 11.15 de geldiğinde gergin bir biçimde Cumhurbaşkanlarını bekletmekten rahatsız olduğumu söylediğimde, Protokol Müdürü gayet rahat bir şekilde “aldırma Büyükelçi protokolsüz tören olmaz dedi”. İşte Pasifik Ada Devletlerindeki durumun küçük bir örneği.
Yolda, Protokol Müdürü törenin ilk kısmında askeri birliği selamlayıp, Milli Marşların dinleyeceğini ve sonra Cumhurbaşkanlarının geleneksel bir saz kulübede bizi kabul edeceği söyledi.
On iki kişiden oluşan birliğin bandosu İstiklal Marşımızı kusursuz çalarken duygulandım. Ancak akabinde gök delinmişçesine başlayan tropikal yağmur altında yeni aldığım yazlık elbise ile adeta denize atlamış gibi ıslandım. Üstümden akan sularla kabulün yapılacağı saz kulübeye geçtik. Sazdan yapılmış küçük bir eteklik ve edep yerinde su kabağı bağlı mızraklı ve maskeli yerel bir savaşçı bize eşlik etti. Cumhurbaşkanı Kelekele, (Vanuatu’nun üniversite mezunu hukukçu ilk devlet başkanı) bizi son derece kibar bir şekilde karşıladı.
Güven Mektubumu takdim ettim. Mutat iyi niyet sözlerinden sonra, BMGK adaylığımız konusunu açtım. Muhatabım bizi destekleyebileceklerini, ancak ülkesinin bazı ihtiyaçları olabileceğini hatırlattı. Ben de tören mahalline gelirken, adaylardan Avusturya’nın başlattığını tahmin ettiğim ve 5 yıl süreceği anlaşılan bir AB projesinin ilan tahtasını gördüğümü kaydettim. Nispeten uzun vadeli projeler yerine acil ihtiyaçları olduğunu öğrendiğim bir alt-yapı sistemine katkıda bulunabileceğimizi bildirdim. Ayrıca 2 öğrenciye Üniversite bursu sağlayabileceğimizi ifade ettim.
Devlet Başkanı memnuniyetini belirterek destek vaadinde bulundu.(Nitekim desteklerini 2007 yılında Nota ile teyit ettiler). Görüşmemizi takiben, bir hindistan cevizi kabuğu içindeki geleneksel “Kawa” içkisi elden ele dolaştı. (Daha önce buraya gelen Alman Büyükelçisi içeni çok çabuk çarpan bu içki konusunda iyi ki uyarmıştı).
2. Papua Yeni Gine (PYG)- (Ziyaret tarihi Şubat 2007)
Avustralya’dan direkt uçuş süresi 4,5 saat (ancak adalar arası aktarmalar nedeni ile 10 saati bulabiliyor)
Devlet Başkanı - Genel Vali: Sir Paulias Nguna
Yüzölçümü: 461.693 km2, Nüfus:5,5 milyon, Başkent Moresby, GSYİH 16,1 milyar dolar, Kişi başına gelir 977 dolar
İngiliz Monarkına bağlı Milletler Topluluğu üyesi Papua Yeni Gine, zengin doğal kaynaklarına (Petrol, Doğal Gaz, Altın, Kereste, palmiye yağı, kahve) rağmen, çok sayıda adalardan ve değişik kabilelerden oluşan yapısı nedeniyle, ekonomisi bir türlü düze çıkamayan bir ülke olarak dikkatimi çekmişti. Nitekim uzun bir uçuştan sonra Moresby’e vardığımda gördüğüm manzara bu düşüncemi doğrular nitelikte idi.
Hava limanında Fahri Konsolosumuz ve aynı zamanda Almanya vatandaşı olan Sir Hugo Bergeser ve Protokol yetkilisi beni karşıladılar. Sir Hugo 70’li yaşlarında tipik bir Alman. İlginç bir yaşam öyküsü var. Babası İkinci Dünya Savaşı sonrasında ailesi ile birlikte Bolivya’ya yerleşmiş (kaçmış) bir Alman subayı (muhtemelen Nazi) imiş. Sir Hugo ise siyasi nedenlerle gençliğinde Papua Yeni Gine’ye gelerek, o dönemin Başbakanı ile ortaklaşa “Madura” Adasında turistik bir otel açmış, daha sonra siyasete katılmış, Milletvekili seçilmiş ve iki dönem Hükümette Bakanlık yapmış.
Protokol görevlisi, kente hareket etmeden önce Süleyman isimli bir vatandaşımızın da karşılamaya geldiğini söyledi. Kayserili Süleyman, önceleri Avustralya’ya yerleşmeye çalışmış, orada pek yapamamış, Port Moresby’e gelerek bir yerli ile evlenmiş, uyanık bir genç. Avustralya’dan tonunu çok ucuza aldığı eski giysileri, bir konteynere yerleştirdiği kesici ile mendil büyüklüğünde kestirip, tropik sıcağında madenlerde çalışan işçilere “ter bezi” olarak çuvalı bir dolara satıp, hayatını sürdürdüğünü anlattı. Ayrıca Türkiye- Papua Yeni Gine İş Konseyini de kurmuş. Takdir etmemek mümkün mü?
Daha sonra otelimize giderken silahlı bir polis cipi bize eşlik etti. Otel dışında nöbet tutan silahlı güvenlik görevlileri de hemen dikkat çekiyordu. Kentte ciddi bir güvenlik sorunu vardı. Hırsızlık, yol kesme ve darp olayları adeta kanıksanmıştı. Halkın sokaklarda oldukça sefil bir şekilde dolaşarak, ağızlarını kırmızı renge boyayan (hafif keyif verici ve aynı zamanda zararlı) “Betelnut” bitkisini çiğneyip sürekli etrafa tükürmeleri dikkatimi çekmişti.
İlginç Fahri Başkonsolosumuzun çevresi de oldukça genişti. Başbakan ile görüşmeye gittiğimiz Parlamentoda hemen hemen tüm milletvekilleri ile samimiyetini gözlemledim. Nitekim Avustralya’ya döndükten sonra da BMGK üyeliğimize ilişkin destek talebimizde yardımcı oldu.
Port Moresby’deki ikinci günümde yapılan küçük bir askeri töreni takiben Devlet Başkanı (İngiltere Kraliçesinin temsilcisi) Sir Paulias Nguna Matane’ye güven mektubumu takdim ettim. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinden söz ettik. Daha sonra, Sir Hugo ile birlikte, BMGK adaylığımız konusunda kararı verecek olan Başbakan ve Dışişleri Bakanlarını ziyaret ettim. Başbakan Morauta, önümüzdeki yıl ülkesinde seçim yapılacağını anımsatarak, gelecek yıl BM’de yapılacak oylamada bize destek verebileceğini, bu meyanda Türkiye’nin Papua Yeni Gine’ye nasıl bir katkıda bulunacağını sordu. Sonuçta, Ankara ile temas ederek, Başbakanın seçim bölgesindeki “Wewak” Hastanesinde AIDS hastaları için bir hastane odası inşası için bir katkı üzerinde mutabık kaldık. Daha sonra AIDS ile Mücadele Ulusal Konseyine (National AIDS Council) ve 2007 Kasım’ındaki tayfun sonrası oluşan zararın giderilmesine katkıda bulunmak üzere yardım ettik.
3. Solomon Adaları (Haziran 2007) - (İngiliz Milletler Topluluğu üyesi) - Avustralya’dan uçuş süresi 8 saat
Devlet Başkanı Genel Vali Sir Nathaniel Waena, Başbakan Dr. Derek Sikua, Dışişleri ve Ticaret Bakanı William Haomae
Başkent: Honiara (2. Dünya Savaşının en şiddetli deniz muharebelerinin yaşandığı Guadalcanal Adasında yer almaktadır).
Yüzölçümü 27,500 km kare, (yüzlerce ada ve adacıktan oluşuyor), GSMH 358 milyon ABD doları, Kişi başına 704 dolar, Nüfus 570,000
Sabah varışımızın planlandığı Başkent Honaira’ya öğleden sonranın ilk saatlerinde iniyorum. (Bindiğim uçağın motorundan pist başında düşen bir parça nedeniyle başka bir uçak beklenmişti). Karşılayan Dışişleri Bakanlığı Protokol Görevlisi bir Japon şirketinin yakın zamanda satın aldığı “The Solomon Mendano Kitano” oteline götürüyor. Hava bunaltıcı sıcak ve rutubetli. Otele vardığımızda, binanın esaslı bir tadilat geçirmekte olduğu devam eden inşaat gürültüsünden anlaşılıyor. Verdikleri oda vasatın da altında. Ancak, restoran yeni tamamlanmış ve son derece şık. Balık, suşi ve diğer Japon yemeklerinin olması güzel bir sürpriz.
Güven mektubumu ertesi gün sunacağım için, kenti gezmeye çıkıyorum. Halkın genel görüntüsü yoksulluk. Her şey Çin ve Avustralya’dan geliyor. Otele dönüyorum. Japon vatandaşı müdür tarafından karşılanıyorum. Beni Honaira’da yaşayan bir başka Japon ile tanıştırmak istediğini söylüyor. Yaşı hayli ilerlemiş olan Bay Sato, Türkiye büyükelçisi ile tanışmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Sohbet sırasında Türkçe “anne “ sözcüğünün anlamını sorunca, hafif bir şaşkınlık geçirip, bu sözcüğü nereden duyduğunu soruyorum. Oğlunun bir Türk kızı ile evli olduğunu söylüyor. Merakım iyice artıyor. Gelini ve oğlu ile tanışmak istediğimi söylüyorum. Ertesi gün akşam yemeği için sözleşiyoruz. Bu arada Bay Sato kendi hikâyesini özetliyor. 2. Dünya Savaşı sonrasında saklandığı bir Adada kalarak, bir kabile şefinin kızı ile evlenmiş. Oğlu Yoshi burada doğmuş. Bay Sato, Japon “Yamaha” deniz motorlarının bayiliğini almış ve emekli olduktan işlerini sonra oğluna devretmiş.
Sabah saatlerinde Dışişleri Bakanı ile görüşüyorum. Güven mektubumun örneğini takdim ettikten sonra, birlikte Devlet Başkanı Sir Nathaniel’e birlikte gidiyoruz. Türkiye’nin Pasifik Bölgesine gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Ülkesinin, iklim değişikliği nedeniyle deniz suyunun yükselmesinden kaynaklanan sıkıntılarının BM’de dile getirilmesini ve desteğimizi istiyor. Başbakan ile konuşacağını ve ilke olarak BMGK adaylığımızı destekleyebileceklerini belirtiyor.
Töreni takiben Dışişleri Bakanı ile birlikte 2.ci Dünya Savaşı sırasında Japonların sahilde inşa ettikleri beton koruganlarının olduğu bölgeye gittiğimizde şaşırtıcı bir görüntü var. Sahilde orman hattında inşa edilen askeri koruganlar şimdi 1,5 -2 metre derinlikte sulara gömülmüş bir haldeler. Solomon Adaları birçok Pasifik ülkesine oranla göreceli olarak su zengini bir ülke. Ancak her evin yanında mevsimlik yağmurları çatıdan biriktirecek büyük plastik depolar mevcut.
Aldığımız randevu uyarınca Başbakan Sikua ile buluşuyoruz. BMGK adaylığımızı desteklemek istediklerini söylüyor. Ülkelerimiz arasında ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunmak üzere karşılıklı Fahri Konsoloslar atanmasını öneriyorum. Memnuniyetle kabul ediyor. Bazı isimler önermelerini rica ediyorum. Bu bağlamda, Solomon Adaları’ndan acele bir yetkili bulmam gerekirken, şans yardımcı oluyor ve yaşlı Japon’un oğlu ve gelini ile tanışıyorum. İş adamı Yoshi Sato hem geniş çevresi, hem de bir Türk kızı Derya ile evli olması nedeniyle ideal bir aday olarak öne çıkıyor. Hemen işlemleri başlatıyorum. Bu arada gelin Türk kızı Derya’nın öyküsü de ilginç. Ailesi Samsun’dan çıkıp Avustralya’ya göç etmiş. Brisbane kentinde üniversiteye devam ederken, Yoshi ile tanışıp evlenmişler. Daha sonra Honaira’ya yerleşip, daha çok Başkentteki yabancıların müşterisi olduğu mükemmel bir pastane açmış. Bir de Yazgı isimleri oğulları var. Ne ilginç; Derya’nın Yazgı’sı. Samsun’dan binlerce km uzak Honaria’da bir yaşam.
Solomon Adaları’ndaki son günümde, Japonya ve ABD arasındaki ünlü “Guadalcanal” deniz savaşlarının cereyan ettiği bölgeye gidiyoruz. Birçok batık Japon ve bazı ABD gemilerinin olduğu bölgede, Japon olduğunu öğrendiğim bir gemi sahile o denli yakınki, suyun üstünde bacaları görünüyor. Amerikalılar zaferlerini kutlamak için çok bakımlı muazzam bir zafer anıtını kentin en yüksek noktasına yapmışlar. Japonların da savaşta kaybettikleri askerleri için bir anıtları var. Oldukça bakımsız ve hüzünlü bir havası var. Adeta savaş sonunda duydukları utançlarını yansıtmışlar. Ancak Japonlar, Amerikalıların aksine, Solomonlara ciddi bir ekonomik kalkınma programı çerçevesinde yardım edip, gönülleri tekrar kazanmışlar.
Biz de “Pasifik Ada Devletlerine Yardım Programı”mız çerçevesinde, 2007 de meydana gelen deprem ve “Tsunami”nin zararlarının giderilmesine katkıda bulunmak üzere yardımda bulunduk. Ayrıca TİKA vasıtasıyla okullarda güneş enerjisi ile çalışacak bir aydınlatma sistemi için destek verdik.
4. Nauru (BM üye dünyanın en küçük ülkesi) - İngiliz Milletler Topluluğu üyesi (Ziyaret tarihi Mart 2007)
Avustralya’dan uçuş süresi 6 saat, Devlet Başkanı ve Başbakan: Marcus Stephen, Dışişleri Bakanı David Adeang
Başkent: Yarende, Yüzölçümü: 21 km kare, Nüfusu:13.526, GSMH: 45 milyon ABD Doları, Kişi başına milli gelir: 4,468 Dolar
Havadan baktığımda bu küçücük Adanın neresine iniş yapacağız diye düşünürken, İkinci Dünya Savaşında Japonlar tarafından denize inşa edilmiş, daha sonra modernize edilmiş pisti gördüğümde, adeta okyanusa iniyormuşuz hissine kapıldım. Her yeri bıçak gibi sivri kayalarla kaplı Adanın en büyük özelliği okyanus martılarının ve diğer kuşların göç yollarında yer almasından dolayı dışkılarından elde edilen fosfat. Fosfatın Avustralya üzerinden dünyaya ihracı ile ülke başta birden zenginleşmiş ve yaşam kaynakları olan balıkçılığı bırakmışlar. Ancak, bazı açıkgözler, Nauru’daki ortakları vasıtası ile ülkeyi, Avustralya’daki çeşitli verimsiz yatırımlarla adeta dolandırmışlar. Zamanla fosfatın da tükenmesi ile Nauru’lular yardıma muhtaç hale gelmişler. Nitekim şimdiki gelirlerinin büyük çoğunluğunu Avustralya’nın kabul etmediği sığınmacıları Adanın bir köşesinde hapis tutmalarından elde etmekteler.
Kaldığım otel oldukça harap ve bakımsız. Boğucu tropikal sıcakta klima çalışmıyor. Ülkeye elektrik sağlayan iki jeneratörden biri bozuk olduğu için, sadece devlet dairelerinin bazılarına elektrik verebiliyorlarmış.
Ertesi sabah Güven Mektubumu sunuyorum. İlginç bir husus Milli Marşımızın portatif bir müzik ile yanımda getirdiğim bir CD’den dinletilmesi. Yola çıkmadan önce Kanberra’da bir başka ülkenin büyükelçisi dostum, Milli marşımız kayıtlı olduğu bir CD götürmemi, zira yanlışlıkla başka bir ülkenin marşının dinletilebileceği hususunda uyarmıştı.
Görüşmemizde, Cumhurbaşkanı Türkiye’yi destekleyeceklerini bildirince, ben de kendilerine nasıl yardımcı olabileceğimizi soruyorum. Bozulan jeneratör yerine alınacak yenisine katkıda bulunmamızın Ada halkını çok rahatlatacağını kaydediyor. Ancak tek bir teknisyenleri olduğunu, bu nedenle alınacak jeneratörün mümkünse aynı marka olmasını rica ediyor.
O akşam Cumhurbaşkanı ve Bakanları adadaki tek yemek yenilecek olan vasat bir Çin lokantasında bir akşam yemeği veriyor. Bakanların yanlarında getirdikleri kovalara ziyan olmaması için kalan yemekleri koymalarını ise, Nauru’nun âdeti dediler. Fosfattan elde edilen refah sonrası, böylesine muhtaç hale gelmeleri ise ibret verici değil mi?
Avustralya’ya döndükten sonra söz verdiğimiz üzere istedikleri marka jeneratörün. piyasadan çoktan kalktığını öğrenince çare aramaya başladık. Çok geçmeden iyi durumda az kullanılmış bir adet bulup tamamen yenilettik ve Türkiye’nin yardım programı kapsamında Nauru’ya gönderdik. Daha sonra Nauru’yu ziyaret eden yabancı bir Büyükelçi arkadaşım protokol görevlisi ile Adayı gezerken, Türkiye’nin hediyesi yeni jeneratörü de gösterdiklerini ve üstünde adımın yazılı olduğunu söyledi. Anlaşılan Adalılar yardımımıza gerçekten memnun olmuşlar. (Nitekim sadece oy vermekle kalmadılar, lehimize lobi faaliyetlerinde de bulundular).
5. Marshall Adaları (Ziyaret tarihi Şubat 2008)
Pasifik Okyanusunun tam ortasında yer alan Marshall Adalarına Avustralya’dan ulaşım ya Tokyo ve Guam üzerinden veya Hawaii üzerinden aktarmalı olarak mümkündü. (2 gün - Sydney- Tokyo 9,5 saat, Tokyo-Guam 4 saat, Guam - Majuro 7,5 saat)
Cumhurbaşkanı Litokwa Tomeingi Dışişleri Bakanı Tony deBrum
Başkent: Majuro, Nüfus 55 bin, Üstünde yaşanabilir 5 büyük, 30 küçük ada ve çok sayıda adacıktan oluşmakta, Yüzölçümü takriben 100 km2, Denizden sadece 6 m yukarda, GSMH 150 milyon dolar, Fert Başına: 2500 dolar, Nüfusu: 61000
Uzun bir süredir ülkelerimiz arasında diplomatik ilişki tesis edilmemiş olan Marshall Başkenti Majuro’ya uçmakta adeta zorlanan oldukça eski (Fokker 28) bir pervaneli uçakla bütün gece uçtuktan sonra sabah saatlerinde vardım. Güzergahta Nauru, Kiribati gibi Ada Devletlerinde iniş-kalkış süreleri ile uçuş oldukça yorucu idi. Hava limanında beni karşılayan Protokol yetkilisi Dışişleri Bakanının beklediğini söyledi ve bir otele götürdü. Acele kıyafet değiştirip Dışişleri Bakanlığının yolunu tuttuk. Bakan, ülkesinde ilk Türk Büyükelçisini görmekten memnun olduğunu belirterek, çok yakın davrandı. Kendisinin BMGK Adaylığımıza olumlu yaklaştığını, konuyu Cumhurbaşkanları ile görüşeceğini söyledi. O gün, sonradan aramızda yakın bir dostluk gelişecek olan Tony deBrum’un doğum günü imiş. Beni, geniş ailesinin toplandığı evindeki kutlamaya davet etti. O akşam hem iş konuştuk, hem de mahalli şarkılar eşliğinde eğlendik.
Ertesi sabah yapılan sade bir tören ile Cumhurbaşkanı Tomeigne Güven Mektubumu sundum. İlginç bir gelişme oldu. Protokol Şefi Cumhurbaşkanının törenden önce baş başa kısa bir görüşme yapmak üzere beni beklediğini söyledi. Alışılmışın dışındaki bu karşılaşmamızda Cumhurbaşkanı görevine yeni seçildiğini ve ilk kez bir Büyükelçinin Güven Mektubunu kabul edeceğini büyük bir samimiyetle söyledi ve usul hakkında kendisini bilgilendirmemi rica etti. Zira Bakanların da katılacağı törende mahcup olmak istemediğini ilave etti. Bu kısa görüşmemizi takiben dışarı çıkarak, beş Bakanın katıldığı mütevazı çalışma odasına tekrar alındım. Cumhurbaşkanı, bu vesile ile ülkelerimiz arasında karşılıklı Tanıma antlaşmasını parafe edecek olmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Antlaşmayı arzu ettiğimiz şekilde, Dışişleri Bakanlarının, Nisan ayı başında İstanbul’da yapılması öngörülen Türkiye-Pasifik Dışişleri Bakanları toplantısı sırasında imzalanmasını uygun gördüklerini bildirdi. BMGK Adaylığımızı destekleyeceklerini söyleyerek, (Yaklaşık 1 ay sonra yazılı olarak teyit ettiler) Pasifik Okyanusunun seviyesinin giderek yükselmesinin ve ülkesinin su altında yok olma ihtimalinin en büyük kâbusları olduğunu, bu nedenle BM’de Çevre sorunları konusunda Türkiye’nin desteğini beklediklerini vurguladı. Bu konuda yardım vaat ederek, ülkesinde son sel felaketinin yol açtığı zararların karşılanmasına için bir katkıda bulunacağımızı belirttim. Bu katkıyı “Micronesia Challenge” programı çerçevesinde yaptık. Ayrıca, daha sonra çevresel geri dönüşüm sağlayacak bir tesis için bir yardım yaptık.
Ziyaretimin 3.Günü Tony deBrum beni kuzeninin teknesi ile Majuro’dan 30 dakika uzaklıkta sahibi olduğu bir adacığa götürdü, Türkiye’den on binlerce km uzakta Pasifik Okyanusunda denize girdikten sonra, şaka gibi, istersem adasının yanındaki bir adayı bana tahsis edebileceklerini, buraya Türk bayrağı dikebileceğimi söylediğinde duyduğum şaşkınlığımı anlatamam. Bakan, ayrıca kuzeni iş adamının Türkiye için iyi bir Fahri Konsolos adayı olduğunu, benim de İstanbul’da bir iş adamını aday göstermemi rica etti. (Halen işadamı Ramsey Reimars Fahri Başkonsolosumuz olarak görev yapmaktadır).
Marshall Adalarındaki 3. ve son günümde Bakan ABD tarafından yapılan Nükleer denemelerin yarattığı radyasyonun yol açtığı biyolojik çarpıklıkların teşhir edildiği küçük bir sergiye götürdü. Koruma solüsyonu içinde Çift başlı yılanlar, kolsuz bacaksız hayvanlar, insanlığın en büyük düşmanının yine kendisi olduğunu sergiler nitelikte idi.
Öte yandan Marshall Adalarının ABD için büyük bir önem taşıdığını da ifade etmek gerekir. Bu bölgede (Kwajalein adasında) ABD’nin tehdit oluşturabilecek uzun menzilli füzeleri denetleme ve önleme tesisleri mevcut. Ayrıca askeri uçakları için önemli bir yakıt istasyonu görevini de görüyor. Marshall Adalarının önemli bir gelir kaynağını ABD’nin ödediği kiralar oluşturuyor. Ayrıca, Marshall vatandaşları ABD ordusunda paralı asker olarak çalışabiliyor.
6. Kiribati (Ziyaret tarihi Kasım 2008)
Avustralya’dan uçuş süresi 7 saat, Başkent Tarawa
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri ve Göç Bakanı. Anote Tong
33 Atol ve yüzlerce küçük adacıktan oluşuyor. 811 Km kare, Nüfus: 100 000, GSMH: 240 milyon dolar (Tüm Pasifik Ada Devletlerinin arasında en düşük seviyede), Kişi başına: 745 dolar
Kiribati ile diplomatik ilişkimiz yoktu. Yıllarca uğraşılmasına rağmen bir türlü ilerleme sağlanamamıştı. Birkaç memurun çalıştığı Dışişleri Bakanlığı, sadece ekonomik yardım aldıkları Avustralya, Japonya ve Tayvan gibi ülkeler ile teması sürdürmekteydi. Dolayısı ile bir ilerleme sağlayamamıştık. Bununla birlikte büyük bir fırsat oldu. Kanberra’da 20 Haziran 2008 sabahı işe gitmek için hazırlanırken, sabah haberlerinde, yeni seçilen Kiribati Cumhurbaşkanı Anote Tong’un, Başbakan Kevin Rudd’ın daveti üzerine Avustralya Hava Kuvvetlerine ait bir uçakla o sabah bir günlük bir ziyaret için Kanberra’ya geleceğini duyuyorum. Hava limanına gidecek zaman olmamakla birlikte, Dışişlerinden kalacağı oteli öğreniyoruz. Nitekim Kiribati Cumhurbaşkanının oteline varışından 5 dakika önce kapıda onu beklemeye başlıyorum. Cumhurbaşkanı beni Avustralya Başbakanlık Müsteşarı sanarak, otelde karşılanmasına teşekkür ederken, Türkiye Büyükelçisi olduğumu ve ülkelerimiz arasında Tanıma Antlaşması imzalamak üzere geldiğimi söylüyorum. Cumhurbaşkanı, hiçbir hazırlıkları olmadığını belirtiyor. Bu fırsatı kaçırmamamızı rica ederek, Büyükelçiliğimizin gerekli dokümanları hazırlayacağını vurguluyorum. Anote Tong, programının yoğun olduğunu, ama Başbakan Rudd’ın onuruna vereceği akşam yemeğinden sonra buluşabileceğimizi kaydediyor. Bunun üzerine, bütün gün çalışma arkadaşlarımla yoğun bir mesai harcayarak Kiribati’nin Devlet Armasını, anlaşma metnini ve diğer belgeleri internet üzerinden sağlıyoruz. Her şey hazır olarak akşam geç saatlerde oteldeki yegâne açık yer olan barda, Cumhurbaşkanları tarafından yetkilendirilen Kiribati Dışişleri Müsteşarı ile buluşarak, karşılıklı “Tanıma Antlaşması” imzalıyoruz. Daha sonra gecenin geç saatlerinde temas kurduğum sınıf arkadaşım Dışişleri Müsteşarı Ertuğrul Apakan’a, artık ülkelerimiz arasında diplomatik ilişki kurulduğunu duyurduğumda, hem şaşırıyor, hem de memnun oluyor.
Kiribati Cumhurbaşkanı da hareketinden önce bir jest yaparak BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylığımızı destekleyeceklerini ve Güven Mektubumu sunmak üzere beni Başkent Tarawa’ya beklediğini söylüyor. Biz de daha önceki temaslarımızdan, Tarawa’da bir çöp toplama tesisisin olmadığını, okyanusa attıkları çöplerin dalgalarla tekrar adaya geldiğini öğrenmiştik. Bu sorunu yardım programımızdan bir çöp sıkıştırma makinası sağlayarak çözümlüyoruz.
Kiribati Cumhurbaşkanına Güven Mektubumu sunmak ise, Kasım 2008 de kısmet oldu. Adaya inişe geçtiğimizde, hava alanının yanındaki küçük bir köyün halkı ve keçilerinin pist üzerinde dolaştıkları görülüyordu. Biz havada tur atarken bir bekçinin pisti boşaltmak için uğraş verdiğini gözlemlemiştim. İndikten sonra beni karşılayan Protokol Müdürünün yanında beyaz keten elbisesi ile bir Batılının beklemekte oluşu ilgimi çekmişti. Kendisini tanıtan kişi İngiltere’nin Ada’ya akredite Büyükelçisi olduğunu söylüyor. Adaya geleceğimi öğrendiğini, bir haftadır burada olduğunu, sosyalleşmek için beni davet etmek istediğini belirtiyor. İşte buradaki koşulların bir göstergesi.
Guam: (Şubat 2008)
Marshall Adalarına giderken uçak bağlantıları nedeniyle Guam Adasının Başkenti Hagatna’da bir gece kalmam gerekti. Adaya sabah saatlerinde vardım. Guam, Batı Pasifikte ABD’ye bağlı orta gelir düzeyinde bir Ada. Nüfusu 150 000 olan ülkede, 3 askeri üste 12 bin ABD askeri bulunuyor. Yerel seçimle görev alan bir Vali Guam’ın İçişlerinden sorumlu.
Hava alanından Otelime giderken, çok sayıda turistik tesisin yanı sıra, masaj salonları dikkat çekiyor.
Daha önce aldığım randevular Vali ile ABD askeri komutanı bir Oramirali nezaket çerçevesi içinde ziyaret ediyorum.
Vali gayet nazik bir biçimde bir Türk Büyükelçisinin kendisini ziyaret etmesinden duyduğu memnuniyetini belirtiyor. Turizmin en önemli gelir kaynakları olduğunu, tropikal cennetlerine az da olsa Türkiye’den de gelenler olduğunu, ancak özellikle Japonların golf oynamak üzere geldiklerini vurguluyor. Nereden nereye, İkinci Dünya Savaşının kanlı çatışmalarının yaşandığı Guam’da Japon turistler.
Ziyaret ettiğim ABD’li komutan ise, bir dönem yaptığı NATO görevi dolayısıyla, Türkiye hakkında etraflı bilgiye sahip. Silahlı kuvvetlerimizi övüyor. Üsler hakkında genç bir subayın verdiği bir brifingi takiben hava üssüne kısa bir ziyaret yapıyoruz. Hayalet uçakları olarak da adlandırılan ve ilk kez yakından gördüğüm B-1 bombardıman uçakları” korkunç” görüntüleri ile gerçekten çok etkileyici. Biri iniyor, biri kalkıyor. ABD’ nin, özellikle Çin’e karşı büyük bir gövde gösterisi.
Fiji: (Şubat 2008)
Başkent: Suva, Yüzölçümü:18,333 km2 (300’ün üzerinde adadan oluşmaktadır), Münhasır Ekonomik Bölgesi:1,26 milyon km2 Nüfusu: 827,109 (2007), GSYİH3,5 Milyar dolar, Kişi Başına 3700 dolar
Marshall Adalarından dönüş yolu üzerinde bir gece kaldığım Fiji, diğer Pasifik Ada Devletlerinden çok farklı ve gelişmiş bir görünüm arz ediyor. Pasifik Ülkeleri Forumu Sekretaryasının merkezinin burada yer alması yanında, çok sayıda uluslararası örgütün temsilciliklerinin bulunması, ülkeyi diğerlerinden ayırıyor. Fiji, Wellington Büyükelçiliğimiz görev sahasında olduğundan, Suva’da resmi bir temas yapmıyorum. Bununla birlikte, ziyaretim daha sonra BMGK seçimleri için görevlendirileceğim New York’ da Fiji temsilcisi ile yakın ilişki kurmama yardımcı oluyor.
İstanbul Bakanlar Konferansı: (9-11 Nisan 2008)
BMGK Adaylığımız çerçevesinde 9-11 Nisan 2008 tarihleri arasında İstanbul’da Bakanlar toplantısı tertiplendi. Toplantıya, Avustralya, Cook Adaları, Mikronezya Federasyonu, Fiji, Kiribati, Nauru, Palau, Papua Yeni Gine, Samoa, Solomon Adaları, Tonga, Tuvalu, Vanuatu ve Yeni Zelandalı Bakanlar katıldılar. Toplantı kampanya faaliyetlerimize somut bir içerik kazandırmak ve Türkiye’nin taahhütlerine bağlılığını göstermesi açısından yararlı oldu. Bakanlığımız, önerim üzerine söz konusu ülkelerdeki Fahri Konsoloslarımıza da davet etti ve böylece birçoğunun ülkemizi ilk kez görmesini de sağlamış olduk. Toplantı sırasında oluşturulan dostluklar ise daha sonra seçimlerde olumlu gelişmelere vesile oldu.
Birleşmiş Milletler Merkezi: (New York -Ekim 2008):
Avustralya’nın oyunu değiştirip, Türkiye’ye vereceğinin belli olmasını takip eden dönemde Dışişleri Bakanlığının görevlendirmesi ile New York’a giderek tüm Pasifik Ada Devletleri nezdinde yaklaşık 2 hafta süre ile lobi faaliyetlerine devam ettim. BM Daimi Temsilcimiz rahmetli Büyükelçi Baki İlkin başkanlığında ve merkezdeki ilgili Genel Müdürün (Büyükelçi Hasan Göğüş) eşgüdümünde, Dışişleri Bakanlığından görev verilen diğer Büyükelçiler (rahmetli Solmaz Ünaydın, Zergün Korutürk, Binnur Fertekligil, Selim Kuneralp ile Daimi Temsilciliğimizden Levent Gümrükçü (sonradan Büyükelçi) ve Başkonsolosumuz Mehmet Samsar (sonradan Büyükelçi) ile birlikte, ülkeleri gruplara ayırarak çalışmalarımıza devam ettik. Bu dönemde Dışişleri Bakanı Ali Babacan da Türkiye’den gelerek faaliyetlerimize destek oldu. Benim payıma düşen Pasifik ülkelerinden ziyaret ettiklerimin dışında, Cook Adaları, Mikronezya, Niue, Palau, Fiji, Tonga, Tuvalu ve Samoa Temsilcileri ile görüşerek desteklerini sağladım.
Sonuç olarak, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğine, çok başarılı bir ekip çalışması ve çok sayıda meslektaşımın yoğun çabaları ile seçildiğini unutmamak gerekir.
Dışişleri Bakanlığımız mensupları her zaman olduğu gibi Türkiye’nin çıkarlarının korunmasına birincil öncelik verdiler.
Elde ettiğimiz sonuç sahadaki diplomatik girişimlerin, hatta tesadüfen karşılaşılan kişilerin bile ne denli etkili olabileceğinin bir göstergesini teşkil ettiği kanısındayım.