TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
ESI Kurucu Başkanı Gerald Knaus “Almanya, Türkiye ve Suriye Mülteci Krizi” başlıklı bir sunum yaptı
ANKARA- TEPAV ile Avrupa İstikrar Girişimi (European Stability Initiative, ESI)’nin ortaklaşa düzenlediği “Almanya, Türkiye ve Suriye Mülteci Krizi” başlıklı toplantı 2 Kasım, Pazartesi günü yapıldı.
TEPAV İcra Direktörü Güven Sak toplantının açılışında yaptığı konuşmada, yaşanan gelişmeler sonucunda Suriyeli mülteci krizinin artık Avrupa kamuoyu ve karar alıcılarının birincil gündemi olduğunu vurguladı. Sak, konuşmasına şöyle devam etti: “Ben bu konunun Avrupa Birliği ve Türkiye arasında yeniden olumlu bir gündemin oluşması için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Tarafların uzun bir aradan sonra yeniden teknik ve somut politikalar üzerine konuşmaya başlaması, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin AB ile diyalogunun hızlanmasına yardımcı olacaktır.”
Güven Sak’ın konuşmasının ardından, ESI Kurucu Başkanı Gerald Knaus “Almanya, Türkiye ve Suriye Mülteci Krizi” bir sunum gerçekleştirdi. Sunumuna Suriyeli mültecilere dair genel bir çerçeve çizerek başlayan Knaus, mülteci krizlerinin ülkeler için hem tehlike hem de potansiyel olma özelliği taşıdığına dikkat çekti. Knaus dünya genelinde son yirmi yılda güneyden kuzeye kitlesel göçler gerçekleştiğini ifade ederek, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin kaydı altında bulunan 14,4 milyon mültecinin dörtte birinin Suriyeli olduğunu söyledi. Türkiye’nin 1,6 milyon kişi ile dünyada en fazla mülteciye sahip olan ülke olduğu belirten Knaus, bunun en büyük sebebi olarak coğrafi konuma dikkat çekti. Knaus, Türkiye’ye gelen sığınmacıların, Türkiye’nin Avrupa’ya olan sınırları üzerinden Avrupa’ya geçişinin Akdeniz’i geçmekten daha az tehlikeli olduğunu ifade ederek, “Ege’yi geçenlerin yüzde 0,05’i hayatını kaybederken, Akdeniz rotasını takip edenlerde bu oran yüzde 2’dir” dedi. Knaus şöyle devam etti:
“Diğer yandan, gelişmiş ülkelerin birçoğu mülteci krizlerinin dışında kalmayı seçmektedirler. Bunun en önemli sebebi bu ülke toplumlarında açığa çıkan ‘üçüncü dünya yoksullarının’ ülkelerine akın edeceği korkusudur. Bu bağlamda, AB ülkelerinin sınırlarında üst düzey güvenlik önlemleri mevcuttur. 2009 yılından 2013 kadar AB ülkeleri her yıl toplamda sadece 100 bin dolayında göç almıştır. Fakat Suriye iç savaşının ardından 2015 yılında Türkiye üzerinden Yunanistan’a doğru başlayan büyük Suriye göçü öngörülenin aksine gelişmektedir.”
Knaus sunumunda Suriye krizi hakkında şu tespitleri yaptı:
“1- Suriye krizi aciliyeti olan bir konudur.
2- Konu, Suriye mülteci krizinin yükünü paylaşmak üzerine olmalıdır.
3- Ege sınırları Türkiye ile birlikte kontrol edilmelidir.
4- Almanya’nın liderliği alması gerekmektedir.
5- Almanya ve İsveç’e yardım etmek Türkiye’nin kazancına olacaktır.”
Sorunun çözümünde Türkiye, Almanya ve Yunanistan’ın kilit oyuncular olduğunu söyleyen Knaus, yapılması gerekenleri ise dört madde olarak sıraladı:
”1- Yunanistan, Türkiye’yi güvenli üçüncü ülke olarak ilan etmelidir.
2- Türkiye, Yunanistan ile “gerialım sözleşmesi”ni (readmission agreement) tam olarak uygulamaya koymalıdır.
3- Almanya bir yıl içinde Türkiye’den 500 bin mülteciyi almalıdır.
4- AB Türkiye’ye vize uygulamasını kaldırmalıdır.”
Sunumun ardından konukların yorumları ile soru-cevap bölümüne geçildi. Çok sayıda yabancı büyükelçi ve elçilik çalışanının katıldığı toplantıda, Avrupa Birliği’nin mülteci krizinin çözümü için başından beri olaylara ne kadar müdahil olduğu, krizin çözümünde gerçekçi adımlar atıp atmadığı ve bundan sonrası için nasıl bir yol izleyebileceği tartışıldı.
Krizin çözümünde AB’nin Türkiye ile daha aktif işbirliği içerisinde olması gerektiğinin altını çizen konuşmacılar, sadece Almanya’nın değil, Yunanistan dâhil olmak üzere mültecilerin Almanya’ya ulaşmak için geçiş yaptığı bütün AB üyesi Balkan ülkelerinin de krizin çözümü için ortak hareket etmesi gereği üzerinde durdular.