TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Sak, Dünya Bankası ile ortaklaşa düzenlenen “Türkiye’nin Deneyimleri” toplantısında Türkiye ekonomisinin ve ekonomi politikasının görünümünü değerlendirdi.
ANKARA – TEPAV Direktörü Güven Sak Türkiye’de artık yeterince coşku olmadığını belirterek, “ Bu ekonomi politikası alanında da böyle.Türkiye’nin yeniden coşkuya ihtiyacı var” dedi.
Dünya Bankası’nın hazırladığı “Türkiye’nin Deneyimleri Entegrasyon, Kapsama, Kurumlar” başlıklı raporun tanıtım toplantısı TEPAV’da yapıldı. Toplantının açış konuşmasını yapan TEPAV Direktörü Sak, Dünya Bankası raporunun Türkiye'nin nereden nereye geldiğini değerlendirmek ve bundan sonra nereye gitmesi gerektiğini düşünmeye başlamak için güzel bir fırsat olduğunu söyledi.
Türkiye’nin bugüne kadar iç göçler vasıtasıyla ucuz emeği kentlere taşıyarak dönüşüm sağladığını, ancak bu yolla sağlanan verimlilik artışlarının sonuna gelindiğini ifade eden Sak, “Bundan sonra her sektörün verimliliğini artırmaya yönelik tedbirler alıyor, o alanda yürüyor olmamız lazım. Bu noktadan sonra kurumlarımızı güçlendirmemiz lazım. Eğitimi ucuzlatmamız gerekiyor, adaleti ucuzlatmamız gerekiyor. Yolsuzlukları pahalılaştırmamız gerekiyor. Türkiye’nin kurumsal altyapısını yeniden ele almamız gerekiyor. Böyle baktığımızda son derece güç bir işimiz var.” dedi.
Sak, doğru adımların atılması halinde 2023 hedeflerinin hala ulaşılabilir olduğunu belirterek strateji ve kurumsal altyapı arasındaki dengeyi sağlayacak bir koordinasyon birimine olan ihtiyacın da altını çizdi.
Güven Sak’ın konuşmasının ardından Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser “Türkiye’nin Deneyimleri: Entegrasyon, Kapsama, Kurumlar” başlıklı rapor hakkında detaylı bir sunum gerçekleştirdi. Çalışmanın Dünya Bankası ile Türkiye arasında 1950’lerden bu yana süregelen ortaklıktan edinilen derslere dayandığını ifade eden Raiser, Türkiye’nin bugün olduğu noktaya nasıl geldiğini bilmek, önümüzdeki engelleri doğru biçimde tespit etmek için çok önemli. Bu kitabın Türkiye’nin yüksek gelir grubuna geçme sürecine katkıda bulunabileceğini umuyoruz.” dedi.
Raiser: “Kurumlar En Belirleyici Unsur”
Türkiye’nin son dönemdeki ekonomik ve sosyal dönüşümünde belirleyici olan iki faktörün başarılı ekonomik bütünleşme ve serbestleşme deneyimi ile kapsama olduğunu ifade eden Raiser, ülkenin doğusu ve batısı ile kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliklerin azaldığına ve sağlık sistemi, eğitim sistemi, sosyal hizmetler ve kentsel altyapıdaki iyileşmelere vurgu yaptı. Raiser, Türkiye’nin yüksek gelir grubuna geçişinde belirleyici faktörlerin verimlilik artışı, işgücüne katılımın artırılması ve kurumsal kalite olarak sıralayarak, “Üçüncü faktör önümüzdeki dönem için en belirleyici unsur olarak ortaya çıkıyor. Türkiye halen yüksek gelirli bir ülkenin kurumsal gerekliliklerini sağlamış değil. Türkiye en iyilerle rekabet edebilmek için hukukun üstünlüğü, bağımsız düzenleyici kurumların güçlendirilmesi, kamu mali yönetim reformlarının tamamlanması gibi alanlarda kurumsal reformlar yapmalı.” şeklinde konuştu.
Raiser’in sunumunun ardından geçilen “Orta Gelir Tuzağı” başlıklı panel oturumunda TEPAV Finans Enstitüsü Direktörü Fatih Özatay, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Erinç Yeldan ve Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Erdal Sağlam konuştu. Oturumun moderatörlüğünü üstlenen TEPAV KOBİ Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Durmuş Yılmaz, büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliğinin önemine işaret ederek, “Türkiye 2001 krizi sonrasında önemli işler yapmış ama arkasında gelen son 3-4 yılda bir duraklama söz konusu. Dolayısıyla burada sorgulamamız gereken şey sürdürülebilir büyümenin devam ettirilmesi için biz son 3-4 senede niye duraksadık?” dedi. Yılmaz, bu bocalama döneminden ve orta gelir tuzağından çıkmak için 2001 krizinden sonra ortaya konan reformcu zihniyete başvurulabileceğini ifade etti.
Özatay: “Bu Düşük Tasarruf Oranıyla Türkiye’nin Gidebileceği Hiçbir Yer Yok”
Özatay, orta gelir tuzağından kurtulan ülkelerin ortak özelliklerinin makroekonomik istikrar, yüksek tasarruf oranı, yüksek eğitim düzeyi ve ileri teknolojinin üretim ve ihracat içerisindeki payının yüksek olması olduğunu, Türkiye’nin bu göstergeler açısından durumunun ise çok iç açıcı olmadığını ifade etti. 2001 krizinden sonra makroekonomik istikrar adına önemli adımlar atıldığını, dış koşulların da görece iyi olduğunu ve Türkiye’nin 2002-2007 döneminde önemli başarılar elde ettiğini anlatan Özatay, son dönemde bu performansın ortadan kalktığını belirtti. Özatay bu bağlamda düşük yurtiçi tasarruf ve yatırım oranlarına ve buna bağlı olarak sermaye girişlerine ve yurtdışı şoklara karşı duyarlılığa dikkat çekerek, “10 yıl önce de aynı şeyleri konuşuyorduk. Statüko bu; statükoyu anlatıyoruz ve bu sorunlar değişmiyor. Üstelik makroekonomik istikrar anlamında geriye gitmiş vaziyetteyiz. Bu düşük tasarruf oranıyla Türkiye’nin gidebileceği hiçbir yer yok. Bana en bağlayıcı kısıt bu gibi geliyor” dedi.
“Merkez Bankası Korkunç Bir Hata Yapıyor”
Özatay, tasarrufların kısa sürede artırılmasının zor olduğunu, ancak süreçte hata yapmamak gerektiğini ifade ederek, “Merkez Bankası korkunç bir hata yapıyor. Tasarrufun bu kadar düşük olduğu bir ülkede, cari işlemler açığının bu kadar yüksek olduğu bir ülkede enflasyonun altında faiz ne demek? Git sen tasarruf etme, tüket demek. Bu bir hata.” dedi.
Yeldan: “Orta Gelir Tuzağında Olan Hangi Türkiye?”
Erinç Yeldan, reel GSYİH büyümesinde ve imalat sanayinin payındaki hızlı düşüşe ve Türkiye ekonomisinin dış borç biriktiren yapısına işaret ederek, ulusal tasarruflardaki düşüşün imalat sanayinin toplam GSYİH içerisindeki payındaki zayıflamayla aynı döneme denk geldiğine dikkat çekti. Yeldan, mevcut resimde Türkiye’nin beşeri sermayeye dayalı büyüme hamlesi seviyesine henüz gelemediğini ve inşaata dayalı bir büyüme hamlesi olduğunu belirtti.
Türkiye’de il bazında gayri safi hasılanın doğuyla batı arasında çok farklı olduğunu ifade eden Yeldan, “Burada Türkiye’nin şu anda orta gelir tuzağından ziyade bir ikili tuzak, bir yoksulluk-orta gelir tuzağına düşmüş Türkiye arasında bir dual tuzak varmış gibi görünüyor.” dedi.
Erdal Sağlam: “Niteliğe Biraz Daha Girilmesi Gerekiyor”
Hürriyet Gazetesi Yazarı Erdal Sağlam raporun tartışmaya açtığı konular açısından çok faydalı olduğunu, öte yandan başta eğitim ve sağlık reformu ve bağımsız kurumlar konusundaki değerlendirmelerinde çok iyimser olduğunu belirterek, “İşin kalite yönüne, niteliğe biraz daha girilmesi gerekiyor. Sadece sayısal veriler, sayısal dönüşüm ve trendler bunu çok iyi açıklamıyor… Sayısal verilerden çok biraz daha içeriden incelemek gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu. Sağlam ayrıca raporun yolsuzluk, kayıtdışılık ve demokrasi konusundaki eksikliklerine dikkat çekti.
Bağımsız kurumlardaki geriye dönüşün raporda belirtilenden çok daha ciddi boyutlarda olduğunu söyleyen Sağlam, “Orta gelir tuzağı var mıdır, yok mudur bilmiyorum ama bir tıkanma var. Ve bu giderek derinleşen bir tıkanma. Bu halk çok bedeller ödedi bu dönüşüm için. Şimdi bırakın orta gelir tuzağını, Türkiye daha bile gerilere gidebilir” dedi.
Toplantı soru cevap oturumunun ardından sona erdi.
“Türkiye’nin Deneyimleri: Entegrasyon, Kapsama, Kurumlar” raporuna (İngilizce) ulaşmak için tıklayınız.
Toplantıda yapılan sunumlara İngilizce haber üzerinden ulaşmak için tıklayınız.
27/11/2024
26/11/2024
26/11/2024
25/11/2024
24/11/2024