TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ben tarihe bir not düşmüş olayım: Siviller, nasıl anayasa yapmayı beceremiyorlarsa, eğitim reformu yapmayı da bilmiyorlar.
Türkiye’de bu eğitim meselesine gereken ilgi gösterilmiyor. Düzelteyim: Askerler eğitime önem veriyor. Siviller bu eğitim işini fazla takmıyorlar. Ben demiyorum. Bir süredir, milli eğitim temel kanunlarına bakıyorum. Kanunların hangi tarihte yürürlüğe girdiğini alt alta bir kağıda yazarsanız, garip bir düzenlilik çıkıyor. Türkiye’de askerler eğitimin önemini biliyor. Siviller bu eğitim işine fazla takılmıyor. Ben tarihe bir not düşmüş olayım: Siviller, nasıl anayasa yapmayı beceremiyorlarsa, eğitim reformu yapmayı da bilmiyorlar. Siyasetin utanç kaynakları listesine ekleyin: Memleketin eğitimle ilgili temel kanunlarının tamamı darbe dönemlerinden kalma. Daha ne diyeyim?
Doğrusu ya, ben önce farkında değildim. Kanunların kabul tarihlerindeki bu düzenlilik, Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarlığı da yapmış bir dostumla konuşurken aklıma takıldı kaldı. Şimdi artık memleketin eğitim politikasını tanımlasın diye oluşturulan kurula neden Talim ve Terbiye Kurulu denildiğini daha iyi anlayabiliyorum. Nedir zaten eğitim sistemi dediğiniz? Çocukları bol bol talimle terbiye etmek değil midir? İşte biz de aynen onu yapıyoruz. Siz bu haline şükredin. Daha bile kötü olabilirdi. Şimdi benim anlamadığım şudur: Türkiye’de artık on yılda bir askeri darbe olmuyor. O dönem bitti. Siyasetçilerimiz askeri vesayet diye ağızlarını açtıklarında mangalda kül bırakmıyorlar. Üfürüyorlar da üfürüyorlar. Ama gelin görün ki, darbe dönemlerinde hazırlanan temel kanunları değiştirmek için de hiçbir çaba harcamıyorlar. Hal böyle olunca, ortada işte o sonuç kalıyor: Askerler eğitimin önemini biliyor. Siviller pek sallamıyor.
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim kanunu bir temel kanun, ilköğretim sistemimiz orada tasarlanıyor. Kanun, 5 Ocak 1961 yılında çıkmış. 27 Mayıs darbesi 1960 yılındaydı. Darbe, seçilmiş Adnan Menderes’i görevden aldı. Milli Birlik Komitesi (MBK) görevi devraldı. MBK 38 kişilik bir cuntaydı. Pek kalabalıktı. Şimdi bu 222 Sayılı kanun herhalde zamanın MBK’sında filan kabul edilmiş olmalı. Ben baktım, yeni anayasayı yapmakla görevli Kurucu Meclis 6 Ocak 1961 tarihinde ilk toplantısını yapmış. O kadar iş arasında. MBK bölünüp, kendisini yeniden tasarlarken filan, İlköğretimi düzenleyen bir temel kanun da çıkarılmış arada. Hani bu günlerde birbirimize filan yine giriyoruz, itişip duruyoruz ama bakın böyle düzenlemeleri elden bile geçiremiyoruz. Ne diyeyim? Dünün siyasetçileri daha bir cevvalmiş mi diyeyim? Susayım bari.
Bu kadar da değil. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu 14 Haziran 1983 tarihinde kabul edilmiş. Bakın bu her şeyi birden düzenliyor. Milli eğitimin temel esasları bu kanunla düzenlenmiş durumda. Hala geçerli. 12 Eylül darbesi, 1980 yılında geldi. Seçilmiş başbakan Süleyman Demirel’i görevden aldı. O yılların karar organına MBK değil, MGK (Milli Güvenlik Konseyi) dediler. MGK öyle 38 kişilik değil, 5 kişilik bir cuntaydı. Kanunları onlar imzalardı. 29 Haziran 1981 tarihinde 1961 Anayasasının yerini alacak bir anayasa oluşturmak üzere Danışma Meclisi’ni kurdu. Danışma Meclisi 6 Kasım 1983’te sona erdi. Bu arada 14 Haziran tarihinde bir milli eğitim temel kanunu da çıkarıldı. MGK o kadar iş arasında bunu da halletti. 1739 Sayılı Kanun hala yürürlükte. Askeri vesayete atıp tutarken bile kimsenin aklına bu temel kanunu değiştirmek gelmiş gibi durmuyor.
Bitmedi. 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu adı üzerinde üniversiteler sistemini ve de yüksek öğretimi düzenliyor. 4 Kasım 1981 yılında kabul edildi ve işlevi bize Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)’nu hediye etmek oldu. Bu son dönemde, ben YÖK hakkında sadece bir yeni taslak tasarı okudum. Ama Talim ve Terbiye Kurulu’nun ruhu o tasarının da içindeydi. Ne ruhmuş bu kardeşim yahu?
Nedir bütün bu kanunların ortak özelliği? Takıntılı merkeziyetçiliktir. Bu sistemde öğretmenin görevi, ülkenin her yanında, Ankara’nın tasarladığı müfredatı, Ankara’nın saptadığı kitaptan, Ankara’nın onayından geçmiş örnekleri kullanarak anlatmaktır. İşin özü, çocukların, tanımını bir tek Ankara’nın yaptığı, zararını bir tek büyüklerimizin bildiği, ismi keyfi olarak kolaylıkla değiştirilebilen, zararlı cereyanlara kapılmalarını engellemektir. Bunun yolu da çocukların demirden bir disiplinle, “faydalı” bilgileri ezbere bilen bireyler olmasını sağlamaktır.
Merak ediyorum: Acaba bütün bu siviller bu sistemden çıktığı için ortadaki fecaati sahiden hakikat mi zannediyorlar? Siviller neden eğitim reformu yapamıyorlar?
Bu köşe yazısı 21.02.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Not:
1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 14 Haziran 1973 tarihinde kabul edilerek, yürürlüğe girmiş. 16 Haziran 1983 tarihinde ise revize edilmiş. Atlamışım. Twitter üzerinden uyarıldım. Düzelteyim. 16 Haziran 1983 tarihli revizyon 12 Eylül askeri darbesi sırasında olmuş. Keşke kanunun yürürlük tarihine yanlış bakmasaymışım. Meğer bu temel kanun da 12 Mart post modern darbesi sırasında yürürlüğe girmiş. 12 Mart’ı sona erdirip, CHP-MSP koalisyonunu getiren seçim 14 Ekim 1973’te olmuştu. Doğru baksaymışım hem 27 Mayıs, hem 12 Mart hem de 12 Eylülden bahsedecekmişim. Birinci argümanım daha da güçlü olacakmış: Askerler eğitimle ilgileniyor. Siviller eğitim işine fazla kafa yormuyor. Eğitim reformları hep askeri rejim dönemlerinde oluyor. Aynı anayasalar gibi. Siviller ciddi işleri galiba beceremiyor. Ayrıca yahu bir ara rejimde çıkarttıkları kanunu bile öteki ara rejimde revize deyorlar ancak diyebilecekmişim. Şimdi demiş olayım. Twitter mesajı için de teşekkür edeyim.