TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta, İsrail’in Mavi Marmara olayındaki hatalarından dolayı Türkiye’den özür dilemesinin hemen sonrasında İsrail’deydim. Türkiye bu özrü çoktan hak etmişti. Ancak özür Obama faktörünün devreye girmesiyle geldi. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Obama’nın nezaretinde Başbakan Erdoğan’ı telefonla arayarak yazılı özür metnini okudu. Sesinde bir mutluluk ifadesi yoktu, ama en nihayetinde doğru olanı yaptı. Aslında özür metni üzerinde anlaşmaya varılalı bir yıldan fazla olmuştu. Ama Netanyahu ancak şimdi, İsrail seçimlerinden sonra pes edip özür dilemeye razı oldu. Özür, sadece İsrail ve Amerika’da değil, Türkiye ve Filistin’de de hem siyasi çevreleri hem de iş çevrelerini rahatlattı. Ama bana sorarsanız, Obama sürece dahil olmasaydı İsrail’den özür gelmeyecekti.
İsrail ve Türkiye arasındaki ticari ilişkiler siyasi krizden pek etkilenmemişti. Ancak İsrail’den Türkiye’ye gelen turist sayısı 500.000’den fazla iken 50.000’in altına düşmüştü.
Temel olarak süreçten en kötü etkilenen Antalya bölgesi oldu. Krizden önce, İsrailli turistler için Türkiye, Amerika’dan sonra en gözde ikinci turist destinasyonuydu. İsrailli turistler burada kendilerini güvende hissediyordu. Ama durum değişti. İsrail medyası, Türk Yahudileri arasında bile güvensizlik duygusunun yayıldığını söylüyordu. İsrail’in özrü ilişkileri düzeltmek adına atılmış ilk adım olsa da, hala yapılması gereken çok şey var. Bana sorarsanız, iki ülkenin insanları arasındaki ilişkiler açısından daha fazla adım atılması gerekiyor. Mesele sadece özür dilemek ve tazminat ödemekle bitmiyor.
Bu bağlamda, Türk tırlarının İsrail üzerinden körfez ülkelerine geçişine izin veren özel girişim olumlu bir adım olarak algılanmalıdır. Suriye krizi nedeniyle Türk tırları Körfez ülkelerine güneyden gidemiyordu. Irak zaten güvenli değildi. Sonra Suriye de güvenli bir rota olmaktan çıktı. Mübarek’in düşüşünden sonra, Port Said’deki huzursuzluk ortamı ve Sina’da devam eden güvenlik problemleri nedeniyle Türk konteynırları İskenderun-Port Said-Sina-Akabe rotasını da izleyememeye başladı. Körfez ülkelerine mal götürmek zaten maliyetliyken, artan güven sorunları nedeniyle rota işlevsiz hale geldi. Ancak, Türkiye tarafından gelen özel bir girişimle İsrail hükümeti Türk tırlarının Hayfa’dan İsrail’e girerek El Halil köprüsü üzerinden Ürdün’e geçmesine izin verdi. Bu rota hem daha az maliyetli, hem de daha güvenli. Şu anda, haftada yaklaşık yüz tır bu rotayı kullanıyor. Vize koşulları iyileştirilirse, bu rakam haftada 500’e kadar çıkabilir. Bu, Türkiye’nin Körfez ülkelerine erişimi açısından olumlu bir gelişmedir. Türkiye, İsrail ve Ürdün arasındaki özel girişim sayesinde, kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Demek ki, ilişkileri düzeltmek o kadar da zor değildir.
Bir neden daha var. Öncelikle, geçen hafta neden İsrail’de olduğumu anlatayım. Kudüs Tahkim Merkezi’nin (JAC) açılış törenine katılmak için İsrail’e gittim. Oslo Görüşmeleri’nden sonra geçen yirmi yılda İsrail ve Filistin arasında ilk kez iş adamları arasındaki anlaşamazlıkları çözmeye yönelik özel bir girişim başlatıldı. Uluslararası Ticaret Odası’nın (ICC) İsrail ve Filistin temsilcilikleri bir araya geldi, İsrailli ve Filistinli işadamları arasındaki anlaşmazlıkları çözmek üzere JAC’yi kurdular. Daha da önemlisi, kendisi de bir işadamı olan, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıkılıoğlu’nu JAC Başkanı olarak seçtiler. ICC-Filistin Başkanı Munib al-Masri’nin tören sırasında söylediği gibi, Türkler Kudüs’e arabulucu olarak geri döndüler. Umutlu olmak için ikinci neden budur.
Ramallah’ta, tıpkı Nevruz kutlamaları sırasında Diyarbakır’da olduğu gibi meydan okuyan bir hava vardı.
Birleşmiş Milletler kararı, Filistinlilerin devlet inşası ve ekonomik kalkınmaya odaklanmasını sağlamış gibi görünmektedir. Ancak bu ayrı bir yazının konusudur.
Bu köşe yazısı 30.03.2013 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
05/02/2025
Güven Sak, Dr.
04/02/2025
Burcu Aydın, Dr.
01/02/2025
Fatih Özatay, Dr.
31/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
29/01/2025